16 Mayıs 2014 Cuma

Paolo Bacigalupi "Kurma Kız"

İSYAN DEVRİMİ, DEVRİM ÖZGÜRLÜĞÜ GETİRİR Mİ?

Dünyanın bir süre sonra ömrünü tamamlayacağı bir gerçek. Ancak bunun ne şekilde gerçekleşeceği, farklı düşünceler ya da hayaller doğrultusunda şekillenebilir. Kimisi dinin sunduğuna, kimisi kafasında kurduğuna, kimisi okuduğuna inanabilir. Kimi ise konu hakkında hiçbir şey düşünmek istemez; bu gerekli bir bilgi değildir ve beynin kıvrımları arasında bu henüz oluşmamış ve hayatı boyunca görmeyeceğini düşündüğü/umduğu bu duruma dair bir bilgiye yer yoktur.

Öte yandan, dünyanın sonu gelmektedir ve kaçamayacağımız, sürekli ertelediğimiz bu gerçek belki bizim kuşağımızda değil (ki bence bu da bir savunma mekanizmasıdır) bir sonraki kuşakta gerçekleşebilir. En basitinden hemen herkesin aklına su kaynaklarının azalması, doğanın tahribatıyla gelen hava kirliliği, genetiği bozulmuş "şeyler"in insan genetiği üzerindeki etkisi gibi göz ardı edemeyeceği gerçeklerle de iç içe yaşamaktayız.

Kendi adıma konuşursam, bir on yıl sonra içecek su bulabiliyor olacağımdan şüpheliyim. Yiyecek bir meyve bulamayacağımız ya da solumayı beceremeyeceğimiz bir hava içinde yaşamaya çırpınacağımız ihtimali benim için uzak değil. Ya da tüm bunlara gerek kalmadan, nükleer bir felaket ya da yeni bir dünya savaşı ile sonumuzu getirebiliriz.

Tükenen doğal kaynakların yerine yenisini, tahrip olan doğanın eğer mümkün ise yeniden yapılandırılmasının "ha" diyince olacak bir işlem olmadığı aşikar. İnsanoğlu evrenin derinliklerini her gün daha fazla keşfederken, çürüyen dünyası içinde aslında ne yapmaya çalıştığını bilemeden, yalnızca "bilinmeyenin keşfine" bir umut bağlamış, bilinmeyen bir galaksinin keşfi ve yeni yaşam ihtimallerinin hayallerine sığınmış olabilir.

Bir gün her şeyi yitireceğimiz gerçeğinden o kadar büyük bir korkuyla kaçıyoruz ki, post apokaliptik bir roman okurken bize sunulan dünyanın karanlığına, o ihtimal olan karanlığa baktıkça daha derine inmemiz, beynimizde üzerini sürekli örtmeye çalıştığımız karanlık bir gerçek kutusunu açmamız bizi ürkütüyor.

Bu sefer kaçmak yok; Kurma Kız ile kapkara bir geleceğin, mahvolmuş dünyasında yaşamaya hazır olun!

BACIGALUPİ'NİN KARANLIK GELECEĞİ

Ödüle doymayan bir roman demek yanlış olmaz Paolo Bacigalupi'nin Kurma Kız (The Windup Girl) adlı romanı için. Roman; 2009 Hugo En İyi Roman Ödülü, 2010 Nebula En İyi Roman Ödülü, 2010 Locus En İyi Roman Ödülü, 2010 Joan W Campbell Ödülü ve 2010 Compton Crook En İyi Roman Ödülü sahibi.

Karşımıza çıkan dünya, geçtiğimiz haftalarda sıklıkla ele aldığımız kitaplarda olduğu gibi, yine sonu gelmiş bir dünya.

Doğal kaynakların düştüğü dar boğaz içinde ülkeler parçalanmış, kaosa sürüklenmiştir. "Kalori" şirketleri dünyanın kontrolünü ellerinde tutmaktadır. Farklı şirketlerin yarıştığı bu pazarda, mafyanın ve devlet yönetiminin, krallığın güçleri sıklıkla çatışmakta, alttan alttan yürütülen gizli faaliyetler ile ülkeler karmaşaya sürüklenmektedir. Asıl amaç ise her zaman olduğu gibi daha fazla paradır. Zira kapitalizm, nasıl bir hastalıksa, sonu gelen bir dünyada bile kendisine tutunacak bir beden yaratabilmektedir.

Mafyanın, birbirine düşman devlet kurumlarının ve kalori şirketleri görevlilerinin sızdığı bir ülkede iyinin ve kötünün savaşını izliyoruz. Ancak bir süre sonra sınırlar o denli saydamlaşıyor ki, inandığınız iyilik, birden kötülüğe kayabiliyor ya da masumiyet, gözü karalıkla pekişerek bir katilin gözlerinden bakabiliyor.

Sınırların keskinliğini yitirdiği ve herkesin kendi kanunlarıyla işlerini halletmeye çalıştığı bir düzen içinde, bir düzensizlik içinde tutunmaya çalışan yeraltı kuralları ile ayakta kalmaya çalışan grupların çatışmaları oldukça hareketli yansıtılmış.

Kanunsuzluğu yenmek adına atılan adımların ise isyan bayrağı çekmekle eşdeğer olduğu Kurma Kız'da aynı zamanda kitaba adını veren bir Yeni İnsan Emiko ile tanışıyoruz. Kendisi, hizmet için yaratılmış Japon bir Yeni İnsan ve sahibinin kendisini bırakması üzerine hikayemizin geçtiği Bangkok'ta dayanılması zor bir hayat yaşamak zorunda kalıyor. İtaat etmekten başka bir güdüsü olmayan Emiko ise, bir süre sonra hikayede etkinleştiği ölçüde geçirdiği evrim ile okuyucuyu heyecanlandırıyor.

Hikaye her bölümünde farklı karakterler üzerinden anlatılsa da, vurgulamak istediğim nokta canına tak eden ve hizmet etmekten başka bir işe yaramamak üzere üretilen bir Yeni İnsanın hikayenin başından sonuna devam eden macerasının, koşusunun ve inancının varlığı.
Kitabın başı, okuyucu için zorlu bir süreç. Farklı karakterler üzerinden anlatılan bölümlerde işler, isimler ve mekanlar sıklıkla karıştırılabilir halde. Bunda, özellikle yazarın tamamen okuyucuya hikayeyi keşfettirme amacı taşımasının etkili olduğunu düşünüyorum. Bir süre olaylara uzaktan bakarak, adeta gözleri bağlı bir insan gibi satırları dokunmaya çalışarak ilerliyor okuyucu. Ancak işin akışı hızlanmaya ve karakterler oturmaya başladıktan sonra, nice bilinmeyen kelime ve tanışılmayan karakter ile hemen bir bağlantı kurmaya başlanıyor.
Oldukça zorlayıcı bir kitap gibi başlıyor; gerek hikayesinin en başlarda okuyucuya yarattığı karmaşa, gerekse kaçınmadan kullanılan hayli sert olaylar zinciri. Ancak kesinlikle zorlukları atlatmak için çaba gösteren ve pes etmeyen okuyucu, karşılığını bu nefis roman ile kat be kat alacaktır.

İyi okumalar, bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.

Hiç yorum yok: