19 Temmuz 2021 Pazartesi

Camilla Läckberg "Deniz Kızı"

Kareler ve Sayfalar soğuk diyar polisiyesi (özel) turu, bu turun değerli yaratıcısı ve tek takipçisinin yani benim işim gücüm yüzünden ve yarım küremizin içine düştüğü yaz mevsimi denen rezalet yüzünden durakladı bir süredir. Yeni romanlar okumaya, yeni yazarlar bulmaya devam ettim ama bir kitabı okumak onun hakkında yazmaktan daha kolay çünkü yazmak için sıcakla boğuşarak klavye başına geçmem lazım. Onu yapacak gücüm yok Altan...O kadar sıcağa karşı dirençli olsam teze üç satır daha eklerdim ama neredeyse bir aydır cebelleştiğim sıcak denen rezil hava durumu elimi kolumu bağladı.

Hemen kitaba geçiyorum; Camilla Lackberg'in Patrick Hedström serisindeki altıncı kitap. Galiba dört kitabını ya da beş kitabını okudum bu serinin, emin değilim. Blog'a eklemediğim kitaplar da var çünkü; onları da kısa zamanda ekleyim. 

Lackberg hem çok popüler hem de çok kazanan bir yazar sanırım, ekonomi mezunu olması ve alanda çalışması da iyi yatırımlar yapmasını sağladı galiba, geçen gün ne kadar kazandığını biraz s*da s*ayan havasıyla paylaştı hesabından. Neyse; Lackberg'i Mankell'le kıyaslıyorlar, kendisi gibi bir isveçli oluşu dışında bu yorumlara sakın inanmayın. Mankell dünyanın en iyi soğuk diyar polisiyesi yazarıdır; Lackberg ise kendisini okutan romanlar yazmasının yanında aslında iyi bir polisiye yazarı olmadığı gibi, iyi bir polisiye yazmak için hiçbir çaba göstermeyerek bir şey anlatmaya odaklanmış bir yazar. Bunu yaparken de gittikçe daha çok klişeye boğuluyor. Hem polisiye için yetersiz, hem de klişelerden kendisini kurtarmadan yol alıyor ama bir yerde tükenecektir sanırım. Bu arada Lackberg, ilk eşinin kendisine doğum gününde yazarlık kursu hediye etmesiyle yazarlığa başlayan bir isim; eşinin de beraber oldukları sürenin tamamındaki yayınlar üzerinden hala pay alıyor olmasına da hayret etmiştim bu arada, İsveç yasalarında böyle bir hak varmış. Yazan kadın ama adam hala pay alıyor inanılmaz.

Neyse. Deniz Kızı'ndan kısaca bahsedeyim; olaylar Patrick Hedström serisinin başından beri gerçekten minicik bir İsveç kasabası olan Fjallbacka'da geçiyor. Patrick, Erica Falck adlı yazarın kocası olan dedektif. Erica da baştan beri her olayın direkt içinde; ikilinin serisi bu aslında öyle düşünün. Gerçekten bir dedektif ne yapar, ne eder hiçbir şey bilmediğinden artık emin olduğum Lackberg'in bu romanı da aynı yerde devam ediyor. Bir önceki romanda ilk romanını yazan Christian adlı kütüphaneci, bu romandaki ana karakterler arasında. Deniz Kızı adlı romanı yeni çıkan, kütüphanede çalıştığı ve eşinin, çocuklarının adı dışında aslında hakkında kimsenin bir şey bilmediği Christian bir gerilimler içinde. O arada da aylardır yakın bir arkadaşı olan Magnus kayıp. Olaylar böyle başlıyor; sonrasında Magnus'un cesedinin bulunmasıyla ortada birden fazla kişiye yönelmiş bir tehdidin varlığı açığa çıkıyor. 

Ama bu nasıl çıkıyor? Karakolda gittikçe her kitapta daha da polisin ne olduğundan haberi olmayan karakterleriyle karşılaşıyoruz Lackberg'in. Ya şöyle örnek vereyim size; desem ki Umut Erdoğan (benim bu arada, selamlar, nasılsınız?) hakkında bir araştırma yapın, kimdir bu nedir ne değildir? Sanırım BİLGİSAYAR, İNTERNET, EMNİYET ARŞİVİ, KİMLİK NUMALARI ÜZERİNDEN KAYDEDİLEN VERİ gibi basit adımlar derhal herkesin aklına gelir. Yok valla, Lackberg'in romanlarında gelmiyor. Hatta sadece birkaç adımla bulunabilecek olan EVLİLİK KAYDI gibi şeyleri bile bulamıyorlar. Kimsenin aklına gelmiyor. Bulunması günler alıyor? Rezalet ya kusura bakmayın. Teknik hiçbir bilgi yok. Ancak otopsi raporu ne zaman gelecek yahu, seviyesinde girişimler var. Olay yeri, olay yeri inceleme hak getire, hatta olay yeri incelenmiyor bazen. Nereye Mankell olmuş diyorlar Lackberg'e gerçekten anlamıyorum ya.

Hikayede merak unsuru var mı, var. Katili tahmin etmeniz için mantıklı biçimde iyi kötü yerleştirilmiş ipuçları var mı, var. Ancak polis mi Erica mı burada POLİS işte onu anlamıyoruz. Ayrıca karakterlerin üzerine yapıştırılmış özellikler o kadar klişe ki, bari klişelerden biri DEDEKTİF klişesi olsaymış da Patrick ya da koca karakoldan birkaç kişi EN BASİT ŞEYLERİ, ÇOCUĞUN AKLINA GELECEK BİLGİLERİ bulma girişimi gösterseymiş. Erica ikizlere hamile haliyle atlıyor zıplıyor zıp orada zıp burada bilgi topluyor. Eeee, biz tam olarak ne okuyoruz? Patrick neden var? Polisler neden var? Bir açıklama yok. Berbat klişeler ile işlevsiz kıldığı birçok polis karakteri böylece Erica karakterini öne çıkarmak için akıl almaz biçimde kenara atıyor. Lütfen okuyun kendiniz de görün.

Bir de Henning Mankell'in Wallander serisinden bilirsiniz, Nyberg karakteri vardır olay yeri incelemeci. Onun taklidi olan bir olay yeri incelemeci yaratmış Lackberg, yapma bunu işte. 

Evet kitabı elinize alsanız bir iki günde bitirirsiniz, merak ederek hem de. Ama bir yığın yan hikaye, bir yığın karakter, zorlama ilişkiler kurulmuş karakterler ile sonunda aslında kitabı kapattığınızda aklınıza gelen finali yazmakla hikayenin başını düşünmek dışında aslında hiçbir şeye çaba göstermemiş, ne yazsam artık satar diye düşünen bir yazarın kitabını okumuş olmanız.

Gerçekten, bir polisten de destek alınabilirdi akıl ermiyorsa. Ya da hiç bulaşılmayabilirdi. 

Bir de eklemek istiyorum, kitaplar Türkçe'ye çevrildikten sonra son okumalar dikkatsiz yapılıyor sanırım. O yüzden Türkçe okumaya yanaşmıyorum. Bu kitapta da karakter adları birçok kez karışmış. Değişen sahneler arası boşluklar atlanınca bazı yerlerde anlatılanlar iç içe girmiş. 

Hiç yorum yok: