Bence uzun süren bir aradan sonra, blog'a yeniden yazmak güzel. Ancak zaman bulabildim. Ancak herhangi bir şekilde gün içinde üç saatten fazla uyuyabildim. O yüzden bu "uzun ara" ardından blog'a bugün üç yazı eklemeye karar verdim.
Son bir ay içinde kurgu bir kitap okuma şansım neredeyse olmadı. Okuduğum tek tük kurgu kitabın ise yazısını yazmaya zamanım olmadı.
Bir Kadının Penceresinden'i ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum (aslında goodreads profilimden bakabilirim ya da not aldığım defteri açabilirim ama üşeniyorum). Kütüphanede ders beklerken görüp hemen almıştım bu kitabı da. Hemen alma sebebim arka kapak yazısıydı. Hemen aldım diyince kitaba aşırı biçimde "atlamadım" ama hemen aldım. Arasında bir fark var. Neyse.
Kitabın girişinin uzun uzun Marksist eleştirisi yapılabilir. Giriş dediğim de ilk bir kaç sayfa yani. Ama ben çok beğendim. Kitap 1976 yılında yayınlanmış ve dönemin siyasi hareketleri içinden karakterler barındırdığından neredeyse dersten alıntılanmış bir metin gibi duran kısım bence kitabın hikayesinin altındaki asıl hikayenin derdini çok güzel özetlemiş.
Kitapta çok fazla karakter yok, Karakterlerin her biri yerine, kitaba adını verdiği üzere "bir kadının penceresinden" bakıyoruz hikayeye. Bu hikayede yoğun bir kasvet, yoğun bir umutsuzluk var. Bunu dönemin Türkiye'sinin genel havasına ve karakterlerin özel hayatlarının dış dünyadan etkilenerek aldığı ve ikili ilişkileri ve hayatlarının tamamına yayılan kasvet ve umutsuzluğa da bağlayabilirsiniz. Her bir satırında sinmiş bir karanlık, kasvet, hüzün var.
Ekonomi - politik ekseninde seyreden göndermeler ve içerik haricinde hikayedeki asıl nokta bir kadının hayatındaki kasvet. Karanlık ve güneşin pek kendini göstermediği günlerden birinin gecesinde okumuştum kitabı. O kasvetin ağırlığı ile yüzümde kalmış tek tük mimik de yok oldu ve kitabın kapağını kapatınca ifadesizce çalışma masamın başına tekrar oturdum. Şu son cümlem olumsuz bir yorum gibi durmasın. Tam aksine olumlu bir yorum aslında.
Klavyemdeki virgül çalışmadı için yazdığım yazıyla şu an aramda bir gerginlik oluştu. Bir sonraki yazıda virgün sorununu halletmem lazım.
Kısaca toparlayım: 1976'nın Türkiye'sinde bir kadının hayatının girdiği çıkmazla beraber bir ülkenin içinde bulunduğu durumu kısaca anlatan bir hikaye.