28 Ocak 2014 Salı

Neil Gaiman "Yolun Sonundaki Okyanus"

Herhalde 2013'ün en çok konuşulan kitaplarından biriydi Gaiman'ın Yolun Sonundaki Okyanus'u. Yanlış hatırlamıyorsam dilimize yıl sonuna doğru kazandırıldı ancak bu yıla damgasını vuran kitaplardan biri olmasına engel olmadı. Ayrıca neden engel olsun? Yazarın adı malum; elbette her yeni kitabıyla kendisinden deli gibi söz ettirecekti.
 
Ben de kitabı çıkar çıkmaz almıştım ancak fark ettiğiniz üzere blog'un durgunluk, benim de ölü günlerime denk geldiği için kitabı okumam hayli gecikti. En sonunda okudum, elimden bırakmadan bitirdim desem yalan olmaz, çok da beğendim.
 
Yıllar sonra çocukluğunu geçirdiği yere dönen kahramanımızın, göl kenarında oturması ve geçmişte kalan anılarının birden hortlaması ile başlayan hikayede, bir çocuğun başından geçen korkutucu olayları okuyoruz. Yalnız bu korku bir Stephen King tadında değil elbette; nasıl ki Mezarlık Kitabı ya da Koralin'de korku işleniyorsa, burada da benzer şekilde ancak bana bir nebze daha ürkütücü geldi. Zira eve dadanan bir "şey"in insanların gözünü boyaması ve durumun farkında olan bir tek 7 yaşındaki küçük bir çocuk olması, oldukça kapana sıkıştıran cinsten bir gerginlik yaratıyordu hikayede.
 
Usta yazar Neil Gaiman da kendisine yakışan bir tatta bir çocuğun karanlık geçmişini sürükleyici biçimde kağıda dökmüş böylece.
 
Yazarın kendi çocukluğundan da detaylar içerdiğini düşündüren Yolun Sonundaki Okyanus hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Daha uzun yazmak isterdim ama köreldim ve uzatıp saçmalamak istemiyorum.
 
İşsiz bir yazarım, anlayın beni.
 
 

25 Ocak 2014 Cumartesi

China Mieville "Kraken"

 
Aralık ayının ikinci gününde elime geçtiği halde ancak dün okumayı bitirdim Kraken'i. Üstelik deli
bir Mieville hayranı olmama rağmen.

Sebebi...
 
Bazen insanın hayatında her şey rayından çıkar, Kraken'ininiz çalınmışa dönersiniz, arayacak bir Kraken'inizin bile kalmadığını fark edersiniz, her şey yiter, biter, bir tek umut kalmaz geriye ve siz inatla sebepsizce yaşamaya devam edersiniz.
 
İşte böyle özetleyebileceğim bir durumdaydım ki elbette kelimelerle anlatabileceğimden daha zordu her şey. Üzerine bir de işsiz kaldım ve yeniden iş arama sürecine girdim.Öyleydi böyleydi darken dikkatimi toparlayıp, odaklanıp hiç bir şey yapamadığım gibi kitap da okuyamadım.
 
Fakat sonunda okuma yetisini yeniden kazanarak kitabı bitirdim.
 
Kitap hakkında çok detaylı bir şeyler yazıp hikayeyi anlatmak istemiyorum, her zamanki gibi kısa özetin ardından bir şeyler karalayıp konuyu kapatacağım.
 
Tanrı Kraken Kilisesi'nin Tanrısı, yani Kraken'i, dev mürekkep balığı çalınır. Üstelik imkansız bir şekilde çalınır. Krakenin bakımından sorumlu olan Billy de birden kendini tanımadığı bir Londra'nın içinde, Tanrılar, büyücüler, tarikatlar arasında bulur. Zira kendisinin kitapta okuyacağınız bir önemi vardır Kraken Kilisesi için.
 
Şehri bekleyen bir kıyamete doğru ilerleyen kitapta karşımıza sürekli çıkan farklı karakterler yer yer kafa karıştırabilecek ölçüde çeşitli gelse de merak etmeyin, ilerleyen sayfalarda o kadar alışıyorsunuz ki mesela bir karakterin hangi bölümde sahneye çıkacağını tahmin edebiliyorsunuz. En azından bende böyle oldu.
 
Devamı kitapta.
 
Gelelim Kraken'in bana çağrıştırdıklarına.
 
Birincisi; kesinlikle Neil Gaiman'ın Yokyer'ini çok çağrıştırdı. Aynı çağrışımı Mustafa Salih Kurt da yaşamış olacak ki Aydınlık Gazetesi Kitap Eki'nde konuya değinmiş.
 
İkincisi; okuduğum kitabın kapağında Mieville adı yazmaza büyük ihtimalle Gaiman sanardım ancak bunu kötü olarak söylemiyorum, okuduğum en ilginç Mieville kitabıydı ve yazarın kendini tekrara ne kadar uzak bir üstad olduğunu gösterdi diyebilirim - tekrar.
 
Üçüncüsü; artık Londra'nın sadece Gaiman ve Mieville tasvirleri gibi bir şehir olduğuna inanıyorum.
 
 
 

17 Ocak 2014 Cuma

Nasıl Gidiyor?

Blog'a uzun zamandır ara verdim, isteyerek olmuyor elbette ama bazen "olmayınca olmuyor" işte.
Hala en son okuduğum kitap olarak China Mieville'ın deli gibi yayınlanmasını beklediğim Kraken'i var elimde. Çok farklı bir kitap, neredeyse yazarın adı kapakta yazmasa Mieville diyemeyeceğim bile ilk anlarında. Ancak yarısında olmama ragmen şimdiden rahatlıkla tavsiye ediyorum.
 
Sizin nasıl gidiyor, neler okuyorsunuz?
 
Yakında yeni yazılarla görüşmek üzere.