Herhalde 2013'ün en çok konuşulan kitaplarından biriydi Gaiman'ın Yolun Sonundaki Okyanus'u. Yanlış hatırlamıyorsam dilimize yıl sonuna doğru kazandırıldı ancak bu yıla damgasını vuran kitaplardan biri olmasına engel olmadı. Ayrıca neden engel olsun? Yazarın adı malum; elbette her yeni kitabıyla kendisinden deli gibi söz ettirecekti.
Ben de kitabı çıkar çıkmaz almıştım ancak fark ettiğiniz üzere blog'un durgunluk, benim de ölü günlerime denk geldiği için kitabı okumam hayli gecikti. En sonunda okudum, elimden bırakmadan bitirdim desem yalan olmaz, çok da beğendim.
Yıllar sonra çocukluğunu geçirdiği yere dönen kahramanımızın, göl kenarında oturması ve geçmişte kalan anılarının birden hortlaması ile başlayan hikayede, bir çocuğun başından geçen korkutucu olayları okuyoruz. Yalnız bu korku bir Stephen King tadında değil elbette; nasıl ki Mezarlık Kitabı ya da Koralin'de korku işleniyorsa, burada da benzer şekilde ancak bana bir nebze daha ürkütücü geldi. Zira eve dadanan bir "şey"in insanların gözünü boyaması ve durumun farkında olan bir tek 7 yaşındaki küçük bir çocuk olması, oldukça kapana sıkıştıran cinsten bir gerginlik yaratıyordu hikayede.
Usta yazar Neil Gaiman da kendisine yakışan bir tatta bir çocuğun karanlık geçmişini sürükleyici biçimde kağıda dökmüş böylece.
Yazarın kendi çocukluğundan da detaylar içerdiğini düşündüren Yolun Sonundaki Okyanus hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Daha uzun yazmak isterdim ama köreldim ve uzatıp saçmalamak istemiyorum.
İşsiz bir yazarım, anlayın beni.