7 Ekim 2018 Pazar

Yrsa Sigurdardottir "Last Rituals"

Henning Mankell öldüğü için, sonrasında tek sevdiğim soğuk diyar polisiye yazarı Jo Nesbo da döne döne okuyabileceğim kadar sık yazmadığı için yeni "soğuk diyar polisiyesi" arayışına girmiştim. Beklentimi çok yüksek tutmadan, yani çıtayı asla Mankell ve Wallander serilerine yaklaştırmadan çıktığım bu yolda listelediğim serilerin ilk romanlarından yavaş yavaş ilerliyorum bakalım. En çok hangisini seversem onun tamamını okumaya karar veririm, yani serideki tüm kitapları. Ha yok beğenmesem de nasılsa bir şekilde yolum kesişir herhalde bazen sadece polisiye okumak istiyorum o da illa soğuk diyar polisiyesi olmalı... Ayrımcı... Pis bir bakış... Hoş değil... Zaten bazıları cidden kötü oluyor ama kötülerken kendimi kaybetmemek için çok yazmıyorum. Bu arada Sayın Mankell ve Sayın Nesbo haricinde okuyup beğendiğim ve beğenmediğim "soğuk diyar polisiyesi" yazarlar ve serilerine dair bu kitabın yazısı haricinde bir yazı da yazayım hatta, kaç yıldır okuyorum enlem boylam ayrımcısı biçimde - hepsini buraya sıkıştırdım, özür dilerim. Sonra neden okunmuyorum diye homurdanıyorum. (Bu paragrafı olduğu gibi alıp o yazıya koyarım.....) 

Yeter.

Last Rituals ve Yrsa Sigurdardottir'den bahsedeyim. Soyadını sürekli yazmak isterim yazı boyunca. 

Last Rituals, Sigurdardottir'in Thora Gudmunsdottir serisinin ilk kitabı. Her yazışımda yazarın adında ve karakterin adında bir sessiz harfi unutmam gibi bir sorunu yaşatan bir dile sahip olan güzel İzlanda'nın soğuk havasında, avukat Thora'nın dahil olduğu altı kitaptan oluşan bir serinin kahramanı Thora da (goodreads'ten baktım bu bilgiye). Last Rituals'daki hikaye ne derseniz, şu: Almanya'dan Reykjavik'e gelen tarih öğrencisi Harald ölü bulunuyor. Harald'ın ölü bulunduğundaki durumu, tarihin ilgilendiği dönemi ve akademik ilgi alanları da birleşince ortaya biraz klişe de olsa kitabın adını koyuyor: Harald cadı avları, kara büyü konularına özel olarak ilgi gösteren, İzlanda'nın belli bir döneminde gerçekleşmiş bir olayı aydınlatmaya çalışan, eşsiz bir tarihi belgenin peşinde olan bir genç.

Thora da (avukat bu arada) Harald'ın ailesi adına Almanya'dan olayları takibe gelen ve yanlışlıkla suçlandığı düşünülen gencin yerine gerçek katilin bulunması için Matthew ile beraber gerçek katili bulmaya çalışıyor.

Başkahraman Thora olmak üzere karakterlerin hiçbirinin ne çarpıcı bir yönü, ne okuru yakalayan bir yönü var açıkçası. Bunu anlatmaya çalışıyorum mesela, Mankell başta olmak üzere yere göğe koyamadığım saplantılı gibi sevdiğim yazarlarda karakterler arkadaşınıza dönüşüyor okurken ya da biri siz oluyorsunuz. İlla bu böyle olmak zorunda mı, değil. Ben olmak ya da arkadaşım olmak zorunda değil, ama bunlar "şurada bir yerde olurken tanık olduğum" bir hikayedeydi. Dahil olamadım. Philip K. Dick romanlarına bile dahil oluyorum mesela, öyle... İyice dağıldı, ne diyordum. Neyse, her şeyi kötülüyor gibi görünmek için yazmıyorum bu arada, olayın peşindeyiz aktaranlarla işimiz yok Last Rituals'da. 

Harald'ın arkadaş grubu da okurken Donna Tart'ın The Secret History'sindeki tipleri aklıma getirdi, zaten nedense ilk başlarda o kitap aklıma geldi ama Last Rituals kesinlikle karmaşık olmayan kurgusu olan bir kitap. Övmek ya da yermek için söylemedim, Tart'ın kitabından sonra bunu yazasım geldi nedense.

Öte yandan, sıkıldım okuyacak bir şey arıyorum çabuk bitsin, sıkmasın, her şey hemen olsun, gereksiz detay eklenmesin, uzayacak karakter anıları olmasın diyorsanız onların hiçbiri de yok, o da güzel. 

Bundan sonra serideki ikinci kitabı okumayacağım, başka bir serinin ilk kitabı olacak sırada. Ama sonra neden olmasın, okunur ikincisi de üçüncüsü de.

Hiçbir şey bir Wallander serisinin herhangi bir kitabı değil ya, cidden... İlla bunları yazmam gerekiyor özür dilerim. 

Hiç yorum yok: