Soğuk diyar polisiyesi olmayan bir kitapla biraz uzun bir aradan sonra yeni bir yazıyla blog'da yaşam belirtisi. Çok da okumadığım bir türden bir kitap olan Sally Rooney'nin Normal People'ıyla dönmüş oldum.
Bu kitap çıktığından hatta yavaş yavaş fazla popüler olmaya başladığında kitabı ben de edinmiştim, conversations with friends'le beraber ikisini uzun zamandır okumamıştım, öylece duruyorlardı. Hem kolay okusun çerez gibi olsun hem de çok çerez olmasın niye okuyorum zamanıma yazık dedirtmesin türünde düşündüğüm kitaplar arasında kaderine terk edilmişti açıkçası. Adeta bir karaktersiz gibi, kendi başına karar verme gücünden yoksun bir insan gibi kitabı okumak için çok sevdiğim yazarlardan biri olan ve kendisini ne kadar sevdiğimi her fırsatta her yerde göze soktuğum Ragnar Jonasson'un yazarı övmesini bekledim sanırım. İzlanda'nın ve yakın zamanda daha da fark edeceğiniz üzere dünyanın yaşayan en iyi polisiye yazarlardan biri olan Jonasson, Instagram'daki bir hikayesinde conversations with friends'i övdü, aynı günün akşamı da ben normal people'ı okumaya başladım. Bu uzun girişten sonra romana geçiyorum.
Marianne ve Connell ana karakterler; bu ikilinin liseden başlayan ve üniversiteye uzanan ilişkilerine tanık oluyoruz. İlişki dediğimde sevgililik ilişkisinden ibaret bir şey gelmesin aklınıza hatta o bile gelmesin; iletişim, etkileşim, ilişki vb. o anlamda düşünün. Ve bu iki genç arasındaki ilişki oldukça yorucu, inişli çıkışlı, gerilimli, sinir bozuculuğa sık sık ulaşan tavırlar içeren, bazen karakterlerin bazı yönlerini fazla sivriltmekten yazarın bence sıktığı türde bir ilişki. Bu roman şimdi sanırım diziye uyarlanmış, kesinlikle çılgınlar gibi bu dizi izlenecektir ve kitabı daha da çok satacaktır. Asla kötü bir roman demiyorum, üstelik sevmediğim bir tür olmasına rağmen sonuna kadar okudum. Ancak; kitabın bir doruk noktası var; oraya kadar bu iki insan arasındaki ilişkinin gidişatı okuru, kendi adıma konuşayım doğrudan, beni sıkmadı, hatta yüksek tempolu olduğu için dikkatimi de çekti. Yani kitabı hadi kapatayım artık okumaya gerek yok demedim. Şimdi ne olacak, bu işin sonu nereye varacak, bakalım ikili şu konuda şunu yapınca ne olacak derken okunabiliyor rahatlıkla. Çünkü bu doruk noktasına kadar, ki bence kitabın ortası, yazar dikkat çeken yönlerin, karakterlerin kendilerini kendileri yapan özelliklerini sivriltip, hatta abartıp neredeyse gerçekdışılığa evriltecek bir adım atmıyor. Bu garanticilik olmamış, aksine kitabın ilk yarısını bence kitabı okutan şey yapmış. Ama ikinci bölüm, bu abartı kişilik özelliklerinin sürekli biraz daha abartılarak ilerlemesi ve bunu ilginçmiş gibi sunmanın yanlışına düşülmüş. O noktada da ikilinin yaptığı her şey boğucu, sıkıcı, tekrara düşen ama bu tekrarı kurtarmak için daha da sivriltilen hareketlerden oluşuyor.
Çok satan, çok sevilen bir roman ama ne diyebilirim. Bir de şimdi dizi olduğunda karakterlerin kıyafetiydi, saçıydı, ses tonuydu derken iyice hedef kitleyle özdeşleşsinler ve daha da çok kitabı da tıpkı karakterlerin bir hırkası ya da ceketini tüketir gibi gidip alsınlar diye fırsat çıkacak. Tam bir çerez değil bu kitap, ama sanırım çerez hatta dümdüz eşyalaşsın diye üzerine daha da oynanarak yazık edilecek daha da.
Normal people'daki karakterlerin kendi meseleleri, ikili arasındaki ilişkiyle görünür kılınan doğruları, yanlışları, kendilerini kendi yapan noktalar ise abartılarak sürükleyici olsun diye üzerine yüklenildiğinde yazık edilen noktalardan bu arada. Mesela lisedeki ilişkinin biçimi, üniversitede girdikleri durumlar ve her birinin hayat boyu üzerlerine yapışmış olan tüm özellikler bence ciddi sorunlara da dikkat çekebilecek güçte. Harcanmadığı takdirde.
İkili arasındaki ilişki ise tam günümüz kültürü içindeki gençlere ulaşabilecek yapıda, bu da ilk kısmın başarısı ya da ikinci kısmın başarısızlığını kimseye umursatmadan, eserin bence mevcut başarısını da yok ederek onu tam bir normal people içeriğine hapseden şey olmuş.
Okumak isteyen bence kesinlikle okusun, bir günde bitirirsiniz. Beğenirsiniz de. Zaten kötü bir roman değil, sadece yazık edildiği noktalarıyla şeyleşmesi kötü olmuş.
Fikir ve sanat eserleri kanunu madde 34, ek fıkra 3 uyarınca eser sahibinin izni olmadan kullanılması yasaktır.
Lütfen yazılarımın tamamını ya da bir bölümünü kullanmayınız.
1 yorum:
Merhaba. Bazen alıp öylece kenarda bekleyen kitaplar bizim için doğru zamanı bekliyorlar diye düşünüyorum. İyi bir kitabı okumak için iyi bir zamanlama lazım. Aldığım ve uzun süre okumadığım kitaplarımı içimde o hadi oku artık zamanı geldi duygusu oluşup okuduğum da hepte bu kitabı iyi ki bu zamanda okudum dedim kendi kendime. Yazının uzun giriş bölümü bunları düşündürdü bana. Uzun bir giriş cümlesinden sonra kitaba gelince hepimiz hayatımızda ikili insanı ilişkiler içerisindeyiz. Anlatıma bakılırsa bu kitaptada bu ilişkiler üzerinde uzun uzadıya bir inceleme ve anlatım var. Bir kitap eğer dizi ve ya film bir şekilde sinemaya uyarlanmış ise birileri o kitaptaki değerli dizeleri görmüş demektir. Fıratım olduğunda bende okumak isterim. Emeğine sağlık. Saygılarımla. Vesselam...
Yorum Gönder