Anlatıcımız Karin ve eşi Kai, kendi hallerinde bir çift anladığımız kadarıyla. Tesadüfen yaşadıkları bir karşılaşma sonucunda ise normalde güçleri yetmeyecek bir hafta sonu tatiline çıkıyorlar. Karin'in gençliğinden pek de severek hatırlamadığı bir arkadaşıyla yaşadıkları tesadüfi karşılaşma sonunda hukuk alanında birkaç öneri isteyen arkadaşı, karşılık olarak kendi "havalı" kabininde bir hafta sonu için onları davet ediyor. Karin ve Kai'nin bu eve ulaşmasıyla başlıyor roman. İkisi başbaşa, bir hafta sonu geçirip evlerine dönecekler.
Komşuları ise ünlü bir yazar ve onun az ünlü yazar olan kocası. Karin'in şansına, okuyup sevdiği bir yazar.... Ancak komşularıyla karşılaştıkları bir anda yaşadığı psikolojik durum ve Karin'de yarattığı etki nedeniyle karı koca, birden kendilerini uydurdukları bir gerçeklik içine atıyor. Komşularıyla bir sonraki karşılaşmalarında kendilerini zengin ev sahipleri gibi göstermeye başlıyorlar, ancak yalan yalanı doğuruyor ve romandaki gerilim artıyor.
Bu, gerçekten psikolojik bir gerilim ve Karin'den okura da yayılıyor. Evlilikleri, yaşantılarının gidişi, karşılaşmanın tesadüflüğündeki absürtlük, bir yandan Karin'de bir gerilim yaratıyor, bir yanda da komşulara atılan yalanların sorumluluğu çiftte, özellikle Karin'de artan bir gerilimle sonuçlanıyor.
Romanda Haneke filmlerindeki boğulma hissini yaşadım, aynı tür bir gerilimi yer yer hissettiriyor. Psikolojik bir gerilim olan psikolojik bir analizin tablosu da romanda var. Neden olmadığımız biri gibi davranma ihtiyacı duyarız? Klostrofobik bir yanı da olan roman, ağırlıklı olarak tek mekanda geçiyor. Gerilim, iki hanede geçirilen birkaç saate yayılıyor ve toplamda iki günden ibaret.
Psikolojik gerilim sevenler beğenebilir ancak insan psikolojisinin bir resmini okuyacaksınız, yüksek tempolu bol bilinmezli şaşırtmaca üstüne şaşırtmaca vaadi olan bir roman değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder