Bu sefer soğuk diyar polisiyesi değil ama sıcak bir yerde de değiliz; bir öneri üzerine okuyup tanıştığım bir seri ile yine kuzeydeyiz ama.
İskoç yazar Ian Rankin'in Dedektif Rebus serisi 1987' ve 2018 arası yayınlanan 22 roman ve Rebus'un hikayelerinden oluşan 3 kitap, yani toplam 25 kitaplık bir seriymiş.
Yazar İskoçya'nın Batısın'da bulunan eski adıyla Fife Krallığı olan, şimdi de galiba dümdüz Fife adında olan yerde doğmuş; Rebus da oralı...
Düğümler ve Haçlar'da kaçırıldıktan sonra cinayetin işlendiği yer olmayan bir yerde cansız bedenleri bulunan kız çocuklarını kimin öldürdüğünü aydınlatmaya çalışan Rebus ve çalışma arkadaşlarının hem göreve koyulmasıyla hem de ekibi biraz tanımaya başlamamızla açılıyor. İlk roman olduğu için mi bilemiyorum, gerek Rebus, gerek karakterler bence fazlaca tanıtılıyor. Hatta romanın polisiye kısmından Rebus'u ve hayatını tanımaya büyük yer var. Bu tanıma boşa gidiyor mu, hayır. Bir, sonraki romanlar için. İki, romanda Rebus'un da başında gizemli bir durum var ama nedense uzun süre ne kendisi ne de kimseye bahsetmediği için kimse üzerinde durmuyor. Polisliğinden şüphe ettim yahu; kendisine cinayetlerin başladığı ilk gün ve her bir sonraki cinayetin olduğu günde aslında bir imzasız mektup geliyor. Bu mektuplarda ya bir düğüm, ya da bir haç oluyor. İşte düğümler ve haçlar... Ancak, uzun süre bu konu da gündemden uzak kalıyor. Soruşturmanın hemen çoğu ayağında da biz uzaktayız; sahada neler olup bitiyor, neden Rebus çok uzağında böyle diye kendimi yedim bitirdim. Buraya da yansıttım evet. Ancak sonlara doğru bu durum kırılıyor mu - evet, mecburen.
Rebus nasıl biri? Yalnız; boşanmış, ergen kızıyla gittikçe büyüyen bir uçurum var, bir türlü hiçbir ilişkide dikiş tutturamamış gibi, hayatının bir döneminin izi hayatının geri kalanının tamamını kaplamış, ani sinir krizleri, ağlama krizleri gibi ataklar yaşıyor, kitap okumayı seviyor ama galiba zamanla sadece "alıp okunacaklar" yığını için gösterdiği odaklanma çabası kadar okumaya odaklanamıyor. Zemindeki kitap yığınları bunu çağrıştırdı. (Adeta gördüm).
Başkarakteri tanıma kısmı ve hayatındaki travmanın etkisine dair bilgilendirme ilk romanı niye kaplıyor ve ilk romanda neden okur "polis işlerine" bu kadar uzak, herhalde serinin tamamında kiminle yanyana olacağını okur bilsin diye. Geçmişi sıkça karşımıza çıkan Rebus karakterini tanımak ve anlamak için geçmişini bilmek de önemli; kendisi doğrudan polis olmamış. Eski bir asker.
Cinayetler konusunda bir çözüme gidilmesi romanda çok uzun sürüyor. Okura herhangi bir ipucu yok. Çok uyanık bir okur varsa bir tane olabilir ancak ufaktan sezdirilen bir olaya dair bir ipucu olmanın ötesine geçmiyor bu da. Okur yapılan polis işinden neredeyse uzak, ben daha çok orada olup çözmeye çalışanlardan biri kadar sürekli eline bilgi geçen ya da bilgiye ulaşan biri gibi okuma şansı verildiğinde polisiye romanları daha çok seviyorum - kendi tercihim. Neredeyse kafanıza cümle cümle kim, neden, nasıl indirilmeden de olayı anlamıyorsunuz.
Bu romanın ardından ikinci romanı Saklambaç'ı okudum; kesinlikle birinci ve ikinci kitap arasında bu "mesafe" noktasında fark var diyebilirim. Hatta özellikle peşine okudum ki, Rankin sürekli okuru böyle uzak mı tutuyor diye. Onun yazısı da bir sonraki yazı olsun.
İskoç yazar Ian Rankin'in Dedektif Rebus serisi 1987' ve 2018 arası yayınlanan 22 roman ve Rebus'un hikayelerinden oluşan 3 kitap, yani toplam 25 kitaplık bir seriymiş.
Yazar İskoçya'nın Batısın'da bulunan eski adıyla Fife Krallığı olan, şimdi de galiba dümdüz Fife adında olan yerde doğmuş; Rebus da oralı...
Düğümler ve Haçlar'da kaçırıldıktan sonra cinayetin işlendiği yer olmayan bir yerde cansız bedenleri bulunan kız çocuklarını kimin öldürdüğünü aydınlatmaya çalışan Rebus ve çalışma arkadaşlarının hem göreve koyulmasıyla hem de ekibi biraz tanımaya başlamamızla açılıyor. İlk roman olduğu için mi bilemiyorum, gerek Rebus, gerek karakterler bence fazlaca tanıtılıyor. Hatta romanın polisiye kısmından Rebus'u ve hayatını tanımaya büyük yer var. Bu tanıma boşa gidiyor mu, hayır. Bir, sonraki romanlar için. İki, romanda Rebus'un da başında gizemli bir durum var ama nedense uzun süre ne kendisi ne de kimseye bahsetmediği için kimse üzerinde durmuyor. Polisliğinden şüphe ettim yahu; kendisine cinayetlerin başladığı ilk gün ve her bir sonraki cinayetin olduğu günde aslında bir imzasız mektup geliyor. Bu mektuplarda ya bir düğüm, ya da bir haç oluyor. İşte düğümler ve haçlar... Ancak, uzun süre bu konu da gündemden uzak kalıyor. Soruşturmanın hemen çoğu ayağında da biz uzaktayız; sahada neler olup bitiyor, neden Rebus çok uzağında böyle diye kendimi yedim bitirdim. Buraya da yansıttım evet. Ancak sonlara doğru bu durum kırılıyor mu - evet, mecburen.
Rebus nasıl biri? Yalnız; boşanmış, ergen kızıyla gittikçe büyüyen bir uçurum var, bir türlü hiçbir ilişkide dikiş tutturamamış gibi, hayatının bir döneminin izi hayatının geri kalanının tamamını kaplamış, ani sinir krizleri, ağlama krizleri gibi ataklar yaşıyor, kitap okumayı seviyor ama galiba zamanla sadece "alıp okunacaklar" yığını için gösterdiği odaklanma çabası kadar okumaya odaklanamıyor. Zemindeki kitap yığınları bunu çağrıştırdı. (Adeta gördüm).
Başkarakteri tanıma kısmı ve hayatındaki travmanın etkisine dair bilgilendirme ilk romanı niye kaplıyor ve ilk romanda neden okur "polis işlerine" bu kadar uzak, herhalde serinin tamamında kiminle yanyana olacağını okur bilsin diye. Geçmişi sıkça karşımıza çıkan Rebus karakterini tanımak ve anlamak için geçmişini bilmek de önemli; kendisi doğrudan polis olmamış. Eski bir asker.
Cinayetler konusunda bir çözüme gidilmesi romanda çok uzun sürüyor. Okura herhangi bir ipucu yok. Çok uyanık bir okur varsa bir tane olabilir ancak ufaktan sezdirilen bir olaya dair bir ipucu olmanın ötesine geçmiyor bu da. Okur yapılan polis işinden neredeyse uzak, ben daha çok orada olup çözmeye çalışanlardan biri kadar sürekli eline bilgi geçen ya da bilgiye ulaşan biri gibi okuma şansı verildiğinde polisiye romanları daha çok seviyorum - kendi tercihim. Neredeyse kafanıza cümle cümle kim, neden, nasıl indirilmeden de olayı anlamıyorsunuz.
Bu romanın ardından ikinci romanı Saklambaç'ı okudum; kesinlikle birinci ve ikinci kitap arasında bu "mesafe" noktasında fark var diyebilirim. Hatta özellikle peşine okudum ki, Rankin sürekli okuru böyle uzak mı tutuyor diye. Onun yazısı da bir sonraki yazı olsun.
Fikir ve sanat eserleri kanunu madde 34, ek fıkra 3 uyarınca eser sahibinin izni olmadan kullanılması yasaktır.
Lütfen yazılarımın tamamını ya da bir bölümünü kullanmayınız;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder