9 Ocak 2024 Salı

Lucy Foley "The Hunting Party"

Lucy Foley, başladığım ve bitirdiğim zaman arasında içinde bulunduğumuz yılın değiştiği "The Hunting Party" ile ikinci kez Kareler ve Sayfalar'da konuk. 

Kareler ve Sayfalar popüler gerilim kitapları özel olmayan turu Ağustos 2023'ün aksine zayıfladı şu aralar, çünkü çılgın gibi o türden neredeyse her gün bir kitap okuyunca sonrasında duraklama dönemine girdim, çerez yemek gibi, bırakmak gerektiğini fark edip bırakamamak, bırakınca da uzun bir süre el sürmemek. Bu arada çerez sevmem. Boş iş.

The Huntig Party, Noel tatilerinin son günlerinde yeni yılı karşılamak üzere İskoçya'nın ücra bir köşesinde terk edilmiş, sonraları restore edilerek turistik amaçlı kullanıma açılmış, biraz da üst gelir grubuna hitap eden "butik bir otel"e giden arkadaş grubunun başına gelenleri, yani içlerinden birinin öldürülmesini anlatıyor. Ancak, Foley'nin okuduğum ilk kitabında olduğu gibi, bu kitapta da aynı kalıp uygulanmış. Öldürülenin kim olduğu kitabın sonuna dek bilmiyoruz. (Gerçi yazılma sıralarına göre bu kitap, "You Are Invited"dan önce sanırım. Bu kitap hakkındaki yazıya da blog'da ulaşabilirsiniz; ne demek istediğimi anlarsınız.)

Arkadaş grubunun her biri anlatıcı konumda, her biri ayrı bölümlerde olayların iki gün öncesinden itibaren anlatmaya başlıyor. Zaman bazen ileri de gidiyor, mesela bazen cinayet işlendikten sonrayı okuyoruz, bazen bir gün önceyi, bazen iki gün önceyi. Her bölüm başında zaman belirtildiği için sıkıntı yok. 

Üniversiteden beri birbirilerini bir şekilde tanıyıp ilişki kurmuş oldukları için beraber takılan bu arkadaş grubu, içten içe birbirinden pek de hoşlanmayan insanları da kapsıyor. Sakladıkları sırlar, birbirlerinin arkalarından çevirdikleri işler, kendi iç dünyalarındaki ürkütücü detaylarla zaman ilerledikçe karşılaşmaya başlıyoruz. Kitapta iki karakter ise bu grubun dışında, biri otelin idaresi ile ilgilenen karakter, diğeri ise yine otelin işleriyle ilgilenen ve oldukça gizemli biçimde ücra bir köşede adeta saklanmakta olan eski bir asker karakter. Yalnızca bu karakter anlatıcı rolünde karşımıza çıkmıyor, onu hep dışardan izliyoruz.

Yazarın sürekli uyguladığı bir kalıpla yeniden karşılaşmış gibi olduğumu hissettiğim an nedense kitaptan sıkıldım, en başta, günde belki beş on sayfa okuyarak ilerledim, bir ara hiç okumadım, kitabın kalan kısmını ise dün bitirdim. Böyle yani, ne beklediğimi az çok kestirmeye başlamıştım, ancak romanda yazarın baştan beri arada sırada hatırlattığı küçük detayları göz önüne almayı geçen zaman içinde unuttuğum için katili bulamadım, ters köşe yaptığı yerde ben de şaşırdım. Yani tüm bunlara rağmen iyiydi, ancak tamamen beklenmedik değildi, fazla kompleks de değildi. Zaten kitabın yarısına kadar o kadar fazlalık var ki, sanki sayfa dolsun diye yazılmış. Beni başta soğutan özelliklerinden biri buydu kitabın.

Benzer karakterler, benzer gelir grubundan benzer yaşam tarzından ve benzer meselelerle örülmüş hayatlara sahip karakterler diğer romanlarında da var mı bilmiyorum, muhtemelen vardır ve merak ettiğim için bir tane daha okurum, neden olmasın. Zaman geçsin diye okunacak türün hakkını biz de böyle verebiliriz. Tolstoy okumayı beklemeden okunacağından, verim alınacak bir yazar.

Hiç yorum yok: