Post
apokaliptik tarzdaki romanları okumayı sevdiğimi fark etmişsinizdir. Dünyanın
sonunun gelmesi, şekillerin değişmesi, anormalliğin etrafı sarması ve yaşamak
için şimdikinden bile fazla çaba harcanıyor olması hoşuma giden konular.
Nedense
dünyanın çığrından çıkması hoşuma gidiyor. Evet, belki rahat batıyor,
diyebilirsiniz. Ya da derdin ne, diyebilirsiniz. Hatta daha ileri gidip sadist
bile diyebilirsiniz ama bunların hiçbiri dünyanın mahvının satırlara
yansımasının tadını bir nebze bile azaltmıyor benim için :)
İnsanların
olağanüstü durumlar için neler kurguladıklarını merak ediyorum. Bunun için de
romanlar birebir doğrusu.
Ve
kitabımıza, Susan Ee ile beni tanıştıran kitabımıza dönelim.
Genellikle
zombi, dünyayı saran bir virüs, tükenen doğal kaynaklar gibi konulara meyilli
olsam da, Meleğin Düşüşü gayet hoşuma giden bir kitap oldu.
Melekler
dünyaya düşse ya da melekler dünyayı istila etse? Üstelik kafanızdaki melek
algısının tamamen yıkılmasına sebep olacak kadar farklı özellikleri olsa?
Mesela "Melek gibi" tabirini "Şeytan gibi" ile değiştirmek
gibi.
İnandığınız,
alıştığınız şeylerin tam tersi. İşte post apokaliptikte beni çeken bu. Dünyaya
karşı sahip olduğumuz sonsuz güven ve inancın bir anlamda tepetaklak olması ve
bizlerin yapayalnız, savunmasız kalması. Bunu sunan kitapları seviyorum.
Kahramanımız
Penryn, sorunlardan bir yumak olan annesi ve engelli kardeşini yanına alarak
evini terk eder ve daha güvenli bir ortama doğru yol almaya başlar. Ancak
meleklerin dünyayı istilası sevgi ve huzur gibi kavramlardan uzak, sadece kaos
ve felaket getirdiğinden, bu yolculuk güvenli bir yere değil, tehlikeye doğru
ilerler.
Melekler
kendi aralarında birbirlerini yerken, olan Penryn'nin küçük kardeşine olur ve
melekler küçük çocuğu kaçırır! Artık kendi hayatlarının devalılığını sağlamak
haricinde, bir de kardeşini kurtarmaya çalışacaktır Penryn. Bu sırada da
karşılarına Raffe adlı kanatları sökülmüş bir melek çıkacaktır! Zira melekler
yalnız insanlara karşı değil, kendilerine karşı da sanılanın aksine, yıkıma
yönelik bir tavır içindedir.
Güçlü
kadın karakterlerin olduğu romanlarla bu aralar sıkça karşılaşıyorum. Meleğin
Düşüşü'nde de bu durum böyle. Her daim kontrolü elinde tutabilecek kadar
kendine güvenen ve güçlü bir genç kız var karşımızda.
Meleğin
Düşüşü oldukça akıcı bir kitap. Çevirinin de başarısı olarak gördüğüm bu
durum, satırların su gibi akmasını sağlıyor.
Dex
Yayınları'ndan okuduğum ilk kitaptı. Sırada "Steelheart" var ve ben
kitaba başlamak için sabırsızlanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder