18 Temmuz 2014 Cuma

Terry Pratchett - Stephen Baxter "Uzun Dünya"

BİR DÜNYA YETMEZ Kİ…

Sıkılgan varlıklarız. İşin başında aslında hep kendimizden sıkıldığımız için mekanlardan, insanlardan sıkılmaya meyilliyiz. Yalnız kalmayı tercih ettiğimiz kadar kalabalık içinde olmayı de tercih ettiğimiz için, kendi içinde çelişkiyi ve çözümü barındıran bu duruma rağmen nasıl başarıyorsak her zaman sıkılıyoruz. Yerimiz dar geliyor. Dünya küçük geliyor. Her gün aynı mahallenin aynı sokaklarında güne başlamak ve yine aynı noktada günü sonlandırmak bir süre sonra bıkkınlık yaratıyor.

Var oluşun sıkıntısı bir yana, yaşadığımız dünyanın sonunu el birliğiyle getiriyor olmamızdan kaynaklı yıpranmışlık hissi her geçen gün yakamıza daha çok yapışıyor. Gelişen teknoloji ile beraber, bilim kurgu eserlerinin bizlere sunduğu farklı kurgularla içten içe meraklandığımız başka yaşamları, başka olasılıkları da sık sık düşünüyoruz. Bir kitabın içinde bizi bekleyen dünyayı satır satır okumak için, kitapçıda gördüğümüz o kitabı delicesine isteme sebebimiz aslında güzel bir kaçışı ya da olasılığı her ne şekilde olursa olsun bize sunuyor olması değil mi acaba?

Kendimizi alıp bir yerden bir yere ışınlamamız mümkün değil. Her gün bindiğimiz toplu taşımadan ya da uzun mesailerden kaçmamız mümkün değil. “Güneye yerleşme” fantezisi ise ulaşılamayan bir hayal olduğu müddetçe çekici zira gerçekleşmesi durumunda o hayatın da asla tatmin etmeyeceği dev bir gerçek. Aslında asıl hedef, var olan düzenin parçası olmaktan kendini kurtarmak ve belki daha basit ama daha rahat, istenen bir hayatı sağlamaya çalışmak.
Başka bir dünyanın hayali ile yaşıyoruz. Çünkü burası aslında yetmiyor, yetmediği halde fazla geliyor, korkutuyor ve geleceği kemiriyor. İhtiyaç umut dolu bir gelecek ve nefes alınabilecek başka bir dünya.

HER BİR ADIMDA BİR BAŞKA DÜNYA

Efsane yazar Terry Pratchett ve Stephen Baxter’in  kaleminden çıkma Uzun Dünya, Goodreads okurları tarafından 2012 yılının en iyi bilimkurgu romanı olarak gösterilmiş. İthaki Yayınları’nca dilimize kazandırılan Uzun Dünya’da karşımıza “adımlayabilen” insanlar (İlerleyen sayfalarda adımlamanın aslında daha geniş canlılarca gerçekleştirilebileceğini görüyoruz) çıkıyor. Peki nedir bu adımlamak? Adımlamak, başka dünyalara geçmek. Bir bilim adamının internet ortamına koyduğu ve bir patates(!) yardımıyla işlerlik kazanan düzenek şablonu sayesinde insanlar Adım Günü itibariyle başka dünyalara kendi “adımlayıcılarını” kullanarak geçiş yapabilmeye başlar. Farklı özellikler barındıran fakat temelinde Dünya’nın bir kopyası olan bu yeni, insan eli değmemiş ve keşfedilmeyi bekleyen diyarlara insanlık akın etmeye başlar. “Esas” ve “Uzun Dünya” arasında artık akış başlamıştır. Daha fazla fırsat, daha iyi bir hayat, daha fazla tarım alanı, daha az suç oranı ve aslında Esas’ta asla karşılarına çıkmayacak daha iyi bir dünya hayaliyle insanlar Esas’ı terk etmeye başlar. Sıfırdan kurulacak bir medeniyet için adımlamaya başlayan insanlar arkalarında yalnızca akıllı telefonlarını ya da elektrik sistemlerini, okullarını ya da alışveriş merkezlerini bırakmazlar. Yeni bir yaşam uğruna çocuklarını (Adımlamayan insanlar da vardır; tıpkı ailelerin geride bırakmaktan çekinmedikleri çocukları gibi) bile bırakırlar. İşte yeni bir hayata karşı beslenen o güçlü umut, böylesine yıkıcı ve göz boyayan bir gerçekliği de beraberinde getirir.

Başkahramanımız Joshua Valiente ise adımlayıcıya ihtiyaç duymadan adımlayabilen ender insanlardan biridir ve bu bilgiyi kendisine saklamaktadır. İnsanlardan uzak olmayı ve iletişim kurmamayı genellikle tercih eden Joshua’nın aynı zamanda süper kahramanlığa yakın bir yardımseverliği mevcut olsa da, bir başına adımlayan kahramanımızın yolu, Uzun Dünya’nın sınırlarını keşfetmeyi amaçlayan bir şirketin teklifiyle değişir. Öncesinde insan, ancak şimdi akıllı bir “sistem” olan Lobsang ile çıktıkları yolculukta, bilinmeyeni keşfetmeye doğru hızla adımlarken, bir yandan da gittikçe yakınlaştıkları bir tehlikenin sinyallerini de almaya başlayacaklardır.


Kendi eliyle sonunu hazırladığı dünyadan, yeni diyarları keşfetmek için yola koyulmaya hevesli insanoğlu ve asla kaçamayacağı sorunlarının, evrimin, insanlığın sıkça irdelendiği Uzun Dünya, bilimkurgunun cazibesini tüm satırlarına yayan bir roman. Roman, başka bir dünyanın mümkün olup olmayacağı hayalini okuyucuya kurdururken, olası bir şanslı durumda, gerçekten başka bir dünyanın ya da dünyaların elimizin altında olması durumunda izleyebileceğimiz yolları ve yapabileceğimiz şeyleri de hikaye içinde yer yer espirili, yer yer de doğrudan okuyucuya sunmayı seçmiş. 

Hiç yorum yok: