Serinin ilk kitabından değil de nasıl ve neden yedinci kitabından başladığıma dair bilgiyi, bir önceki blog yazısında ve Ölüm Ormanı'ndan önce gelen Louise Rick romanı olan Blaedel kitabı hakkındaki yazıda belirttim (bahsettiğim yazı için; Unutulmuş Kızlar).
Blaedel'in Ölüm Ormanı, Louise Rick serisinin sekizinci romanı. Bu romanda, seride anladığım kadarıyla baştan beri Louise'in hayatında bir yük olan geçmişe dair bir "durum", sonradan görüldüğü üzere esrar perdesiyle (aynen böyle) örülü yönünü belli ederek, devamında yeni bir süreç başlatıyor. Bu, hikayede Louise'in payına düşen. Öte yandan, roman ve seri, belirli bir coğrafi bölgede kurgulandığı için aslında çakışan karakterler ve hikayeler de söz konusu. Bu yüzden, Ölüm Ormanı'nındaki gizemi yaratan olayın parçası olan her karakter, olayın mekanı ve olayın kendisi de bir yerden sonra aslında Louise ve çevresinin geçmişiyle ve şimdiyle birçok kesişim içeriyor. Olaya gelince; bir tarikatın yeni üyeleri için yaptığı ritüel sırasında yaşananların ardından ıssız bir ormanda bir çocuk kayboluyor. Davaya da Louise Rick bakıyor, Özel Arama Birimi'nin başındaki başkarakter yani.
Henüz üç romanını okuduğum bir yazar Blaedel; hepsi de aynı seriden üç roman olduğu için şöyle söyleyebilirim ki her bir romanda karakterlerin peşlerinden getirdikleri hikayelere dair de kurgunun içinde bir yol var ve o yol da aynı biçimde çıkmazlarla, ipuçlarıyla, engellerle, nihayetinde çözüme doğru yaklaşan adımlarla dolu. Bu iç içe geçmişlik ve devam etmekte olan hikayenin farklı romanlarda hem sırıtmadan hem de hikayeye yedirilerek kendini okutması, akışı daha sürükleyici yapıyor bence. Polisiye okurken beklentiniz nedir bilmiyorum ama, (yazardan yazara göre değişiyor gerçi bende beklenti) Bleadel'i okurken saçmalamamış polisiye okuma şansınız var, o yüzden hem sıkılmadan hem de ilginizi kaybetmeden okuyacağınız bir yazar. Ölüm Ormanı da yine tavsiye edebilceğim bir eser o yüzden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder