Şu kısa paragrafı yazmadan hiçbir polisiye kitabı hakkında tek kelime etmiyorum, bu rutini bu yazıda da bozmam; "soğuk diyarların polisiyesi" haricinde polisiye okumayı sevmiyorum, gereksiz bir ayrım, ama tercih. Bunun sebebi de rahmetli Henning Mankell'in en sevdiğim "soğuk diyar polisiyesi" yazarı olması, Wallander'ın dünyanın en iyi polisiye serilerinden ikincisi olması (birincisi elbette, bilmem burada yazmaya tekrar gerek var mı, ama yazalım: Gelmiş geçmiş en iyi polisiye yazarı, en sevdiğim yazarların başında gelen sayın Agatha Christie hanımefendinin Hercule Poirot serisi. Miss Marple fanları üzülmesin, 1,5. sırada da o var. Ama 2. sıra kesinlikle Wallander. Neyse çırpınıyorum, devam edelim).
Wallander.... Tıpkı Mankell gibi sen de gittin be...
Bu yüzden, Mankell'in ölümü ardından yeni favori yazarım olamayacağı, zaten yazar hayattayken her kitabını bilmem kaç kez okuduğum için hayatımın geri kalanında bunun ne kadar beni idare edebileceği ve bunun ne kadar işlevsel olduğu sorununa karşılık, en azından keşif turu diye başladığım yeni soğuk diyarlar polisiye serileri keşfinde Sara Blaedel ve Louise Rick serisine de denk geldim. Hem sadece serinin ilk kitabını okuyacak, sonrasında başka bir yazar ve serinin ilk kitabına geçecek olmama rağmen, yani gidişat planım böyleydi, birkaç yazarı daha böyle paylaştım hatta blog'da, Blaedel'de böyle olmadı; ilk kitap ve diğerlerini edinmeme rağmen serinin 7,8 ve 9. kitaplarını peşpeşe okudum. Basılı olarak indirimde görünce aldım çünkü.
Sara Blaedel'den bu yılki Iceland Noir sayesinde haberdar oldum, öncesinde cidden duymamış ve haliyle okumamıştım. Hatta aynı dönem, yani geçtiğimiz haftalarda, Louise Rick serisinin devam kitabı değil ancak devam hikayesi olabilecek "The Woman In The Hotel" de yayınlandı. Sekizinci ve dokuzuncu kitaplar arasında da bir hikaye kitabı var diye biliyorum, onu henüz okumadım, bu ara okursam onu da eklerim. En azından 7-8-9 arasında blog'da bir sıra olur belki.
Lousie Rick serisinde böylece kısa öykülerin kitapları haricinde toplam dokuz kitap olduğunu da belirtmiş oldum.
Geçelim Unutulmuş Kızlar'a.
Louise Rick, özel araştırma biriminde, suç ihtimali olan kayıpları araştırmakta. Tabi serideki önceki kitapları okumamış olduğunuz her kitapta yüzünüze vuruluyor, hatta en azından 9-8-7 diye okumamışım ona seviniyorum. Birçok sürpriz bozulabiliyor, her kitap ayrı bir olaya odaklansa da Louise Rick'in ya da kitaptaki diğer karakterlerin hayatlarında devam eden olayların akışları seri boyunca devam ettiği, gizli kalmış noktalar her bir kitapta bir sonraki kitapta ya da kitaplarda aydınlatılmak üzere beklediği için sırayla okumamak hata. Unutulmuş Kızlar'da da öncelikle geçmişinin gölgesinde, başarılı bir polis olan Louise Rick var.
Unutulmuş Kızlar, ormanda bulunan kimliği belirsiz bir kadın cesedinin yıllar öncesine uzanan olayları nasıl domino taşlarının düşmesine benzer biçimde yeniden hareket ettirmeye başladığını gösteriyor. Ormanda bulunan kadının kimliği tespit edilince, kadının kardeşiyle birlikte, aynı gün otuz yıl önce ölmüş olarak kayıtlara geçtiği ortaya çıkıyor. Ölüm yerlerinin emanet edildikleri ya da terk edildikleri bir bakımevi olması, iki kardeşin özel durumu, artık kapatılmış bir kurumun geçmişini araştırmayı daha da zorlaştırıyor.
Geçmiş kazdıkça ortaya çıkarken, bir yandan bir çevrenin nasıl suçla iç içe geçip sus pus kaldığını, öte yandan kurumlara güvenin sorgulandığını, birden çok ailenin dramını, pişmanlıkla dolu yılları, insanları, ve kurgu itibariyle ölümü okuyoruz. Zincirleme suçların tek tek açığa çıkarılmasını adım adım okuyoruz, eş zamanlı olarak Louise Rick'in de geçmişindeki bir sır perdesinin etrafında döndüğümüz hissediliyor ancak; o yüzden okurun ilgisi de sürekli metinde kalmış, tam bir gün içinde çay kahve içerken okumalık polisiye. Dağıtmadan, bozmadan, uzatmadan yazmış Blaedel.
Sürükleyici bulduğum bir hikayeydi, genel olarak karakteri de, yani Louise Rick'i de insan olarak tanımaya imkan veriyor yazar, insani yönü de sürekli göz önünde. Bazen bana fazla gelir, vıcık vıcık gelir sürekli duygusal eklemeler, sürekli akıştan kopmalar. Burada öyle bir uçurum yok, çok dozunda bence.
Odun polisiye seviyoruz... Şaka bir yana, polisiye sevenler için öneridir. Ama ilk kitaptan başlayın, seriyi katletmeyelim. Ben ettim siz etmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder