5 Ağustos 2023 Cumartesi

Eva Björg Ægisdóttir "You Can't See Me"

Bu seriyi çok sevdim. Kareler ve sayfalar soğuk diyar polisiyesi (özel) turunun ayrılmaz parçası İzlanda'dan en sevdiğim üçüncü yazar sanırım. Oldukça yalın, öte yandan soğuk diyar polisiyesi tadını büyük bir yoğunlukla vermese de kesinlikle hiçbir zaman pişman etmeyen bir yazar ve seri.

Forbidden Iceland serisinin dördüncü kitabı You Can't See Me. Bu sefer serinin ana karakteri olan Elma yok, onun gelmesinden hemen önce gerçekleşmekte olan olaylar içindeyiz romanda. Finalde, Elma'nın geleceğinin haberini alıyor müstakbel eşi, ancak o zamanlar henüz haberi yok... Bizler biliyoruz... Seriyi sırayla okuyunca....

İzlanda'nın ücra bir köşesinde, Sneafellsnes'deki lava arazilerinin içinde, küçük ancak anladığım kadarıyla hayli "butik" ve "pahalı" bir otelde, İzlanda'nın en zengin ailelerinden biri olan Sneaberg ailesi bir hafta sonu için otelin tamamını kendileri için rezerve ettirmiştir. Ailenin büyükbabasının yüzüncü doğum gününü kutlamak için uzun süre sonra beraber olacak olan aile üyelerinin otele gelmeye başlamasıyla açılıyor roman. 

Anlatıcılar, bölümler arasında değişiyor. Bu nedenle farklı karakterler gözünden aileyi tanımak ya da birbirlerini görmek mümkün oluyor. Bir yandan da otel çalışanı genç bir kadın da anlatıcılar arasında; hem bir aileye kendi içlerinden bakıyoruz, hem de dışarıdan bir gözle okuyoruz. Olaya dahil olan polisler de ayrı bölümlerde soruşturmaları sırasında yazar tarafından anlatılıyor. Sürekli zamanda hareket var romanda, bir yandan en sonda, bir yandan en başta, bir yandan da ortadayız.

Bir kaybolma hikayesinin yanında bir de cinayet var, ancak kurbanın kim olduğunu uzuuuun süre bilmiyoruz. Kaybolana dair bir soruşturmaya da uzun süre girilmiyor romanda çünkü toplam iki günde geçen romanı okurken saatler ve günler arasında gidiş-dönüşler olduğu için eş zamanlı ilerlemiyor. Romanın başında, henüz hiçbir şey başlamamışken yazar birkaç sayfada sadece "birinin birini aradığı tekinsizliği" aktarıyor. Sonra, olayların başladığı güne dönüyor, tüm bu iki üç gün içinde gezip duruyoruz.

Okura çok fazla ipucunu bonkörce verse de, bazı merak unsurlarını kısa zamanda bu nedenle kaybetse de okuru kendisine çeken, son sayfaya kadar da kendisini okutan bir roman olmuş. Ancak okurken çoğu açıklamaya okur bu kadar da rahat ulaşamasaymış keşke; biraz daha kafa yorsak daha iyi olmaz mıydı.... En kapsamlı açıklamaya romanın ortalarına gelmeden bile ulaşmak mümkün. Birçok gizemi okurken çözebilmeniz mümkün; karakterlere içlerinden ya da dışlarından bakarken fazlaca ipucu bulmak mümkün. Finali insanı vuracak bir şekilde olmasa da, hatta bana biraz zorlama da gelse tatsız bir polisiye finaline sahip değil. Yine de serideki diğer romanların kurgusu yanında yazar ve okur için daha kolay buldum. 

Hiç yorum yok: