22 Nisan 2025 Salı

Satu Rämö "The Clues in the Fjord"

Kareler ve Sayfalar soğuk diyar polisiyesi (özel) turu, Finlandiyalı olup İzlanda'da yaşamakta olan bir yazarla, Satu Ramö ile devam ediyor. Uzun zamandır Finlandiya'da geçen bir polisiye okumamuştım, yazarın adına gözüm takılınca bir an soğuk diyarların Fin polisiyesidir diye merak ettim ama olaylar İzlanda'da geçiyor. Yani yine İzlanda'dayız. Bu sıralar blog'da bir İzlanda yoğunluğu var, fark ettiniz mi...

Yazarın Hildur serisinin ilk kitabı The Clues in the Fjord. Olaylar İzlanda'nın gerçek anlamda ücra bir köşesinde, küçük bir topluluk olan bir kasabada, İzlanda'nın edebi ürünlerinde sıkça karşılaştığım üzere hafif klostrofobik bir havada geçiyor. Ancak bu mekansal kapalılığı biraz açan şey, kitabın adında da yer aldığı üzere "fjord"un ta kendisi. Nitekim ana karakter de buz gibi sularda sörf yapmaya fazlasıyla tutkun; fanusun dışında da sürmekte olan coğrafi-görkemli-ürkütücü yapının içinde onunla bir gezdiriyor hikaye bizi de.

Girişte; bir İzlandalı ve bir Norveçli'nin yolu kesişiyor. O yol, olayların geçtiği kasabanın şimdiki zamanına uzanacak olaylar zincirinin yüzyıllar öncesindeki ilk adımı.

Romanın ana kahramanı Hildur adlı bir kadın dedektif; romanın başında kaybolma hikayesine yer verilen iki küçük kız kardeşin ablası. İki kardeş birgün okula gitmek üzere evden çıkıyor, okula gidiyor ancak geri dönmüyorlar. Hildur serisi boyunca sanırım cevap aranacak sürekli bir konu da bu; iki kardeşe ne oldu? Kasabada açılışına hazırlanan tünele girip ne tünelden çıkan ne de bir daha izleri bulunan iki çocuğun başına ne geldi? Hildur bir yandan hayatındaki bu soruyla yaşıyor, annesi ve babasını kaybetmiş, teyzesinden başka kimsesi de kalmamış sempatik, spor düşkünü, her koşulda ama her koşulda, bazen "yok artık şimdi de koşmaya sörfe gitmez herhalde" dedirtecek kadar spor aşığı bir karakter. Spor tutkusunda Hildur gibi olun...

Öte yandan yazarın Finlandiya bağı da romanda bir diğer karaktere yansımış: Finlandiya'da bir biyoloji öğretmeniyken evliliğinin çöküşü sonrası bir çıkmazdan kendisini kurtarmak için polis olmuş, eğitimi ardından değişim programıyla İzlanda'nın ücra köşesindeki bu kasabaya gelmiş Jakob. Hildur'un spor tutkusuna şaşırmayın aslında, Jakob'un hangi koşullar altında örgü örmeye devam ettiğini görmeden sakın şaşırmayın. Evet, elinde şişleri, örmekte olduğu kazağı ve yünleriyle Jakob. Özellikle araç içinde ilerlerken örgü örmesine hayran kaldım.

Gelelim soğuk diyar polisiyesinin polisiye hikayesine ve romana dair düşüncelerime.

Öncelikle beklentilerimden daha iyi bir romandı; finale kadar merakta bırakmayı başarsa da olayların sebebine dair bilinmezler açıklanmadan okurun kafasından birkaç ihtimali oluşturmaya yetecek kadar ipucu da veren bir romandı.

Kasabanın sevimsiz, itici, hatta iğrenç bir "sakini" evinde öldürülmüş halde "keşfediliyor"; keşfediliyor çünkü çığ düşen evinden ölü olarak çıkarılan adamın boğazı kesik.

O sırada genç bir kız, çıktığı doğa turu sırasında geçici olarak konaklamakta olduğu kulübede son yemeğini yiyor.

Zaman geçtikçe cinayetler de birbirleriyle olan bağlantısızlıkları da ilginçleşmeye başlıyor. Ama dediğim gibi, inceden de bir açıklama sezdiriyor yazar.

Ha bir de bence hoş bir yönü; katili bilemedim. Ne zaman ki net biçimde benim katil adayım elendi, sonrasında başka bir ihtimal hesaplamaya başladım. Romanın böyle küçük kafa yormalara izin vermesini sevdim.

Tavsiye ederim, örgünüzü örüp koşarak okumayı deneyin bakalım nasıl olacak. Ve kışın, hava -10 derece civarındayken.

Hiç yorum yok: