Kareler ve Sayfalar ile soğuk diyar polisiyesi (özel) turu kapsamında bu sefer İzlanda'dayız. Böyle yazınca ciddi oldu. Ragnar Jónasson'un Dark Iceland serisinin ilk kitabı Snowblind. Snowblind'da da, seri boyunca sanıyorum romanlarda yer alan başkarakter Ari Thor Arason adlı akademiyi henüz bitirmiş polis var. Dark Iceland serisinde şu ana kadar yazar beş kitap yayınlamış, dördü İngilizce'ye çevrilmiş anladığım kadarıyla. Bende üçü var, hatta ikinci kitap Nightblind'a başladım dün. Jonasson'un bir serisi daha varmış, o da Hidden Iceland, o seride de henüz iki kitap var. Onlardan hiçbirini okumadım.
Tamam yeteri kadar bilgi verdiğimi düşünüyorum. Snowblind'a geçebilirim.
Ari Thor'dan kısaca bahsetmek istiyorum öncelikle, kendisini Snowblind'daki olayların geçtiği, aynı zamanda ilk görev yeri olacak olan Siglufjördur'a taşınmadan önce Reykjavik'de yaşayan, polis akademisine ani bir kararla giren ve bunun için teoloji eğitimini yarıda bırakan daha doğrusu askıya alan 24 yaşında bir kişi. Teoloji eğitimini yazarın dahil etmesi Snowblind'da karşıma ne kadar çıkacak diye bekliyordum, ancak kendi adıma beklediğim gibi bir şey çıkmadı. Karakterin geçmişi ile beraber bu detayın hikaye içinde ayrıca işlendiği ufak tefek durumlar/anlar dışında neredeyse hiçbir şey yoktu.
Snowblind, Siglufjördur adlı "hiçbir şey olmayan" bir yerde, bir kaza ve peşinden gelen bir cinayetle birlikte birden hareketli bir dönemin yaşanmaya başlandığı, ancak zaman dilimi olarak da kısa bir döneme odaklanıyor. Gün gün bölümlere ayrılmış halde zaten kitap. Onun haricinde, tam olarak ne ile bağlantısı olduğunu ancak sonlarda fark ettiğiniz, çünkü açık açık yazılıyor artık bir olay da geçmişten paylaşılıyor. Hikayenin içindeki yerinin ne olduğunu ben çok sonraları ancak yazar açıkladığında anladım... Özür dilerim....
Bu "hiçbir şey olmayan" yer halini yazar çok güzel anlatmış. Kitabın yarısına yaklaşana kadar olaylar "hiçbir şey olmayan" hale çok uyuyor, çok durağan bir akış varmış gibi ancak bir şeylerin aslında olageldiği hissi de var. Zira hızlanan ikinci yarının sebebi bu durağan bölüm içinde aslında olup bitenlerle de bağlantılı. Yazar, İzlanda'nın doğasıyla, olayların geçtiği mekanın yarattığı hisle olaylar arasında, yazdığı metin arasında bir uyum yakalamış bence. Mesela şu bahsettiğim "hiçbir şey olmuyor", sayfalar boyunca "eee cinayet falan ne zaman olacak artık" diye beklerken aslında bunu sıkılmadan beklediğinizi hissettiğinizde kafanıza dank eden bir şey. Evet bir şey kitapta da olmuyor gibi, polisiye kurgu için çok uzun süre bir şey olmuyor ama sıkılmadan okuyorsunuz. Çünkü olayların geçtiği ülkede, köyde, kasabada, ilçede her neyse, o coğrafyanın yarattığı koşullar bu metne yansıyor. Genelde cinayet olur hemen, sorun hemen ortaya konur. Jonasson onu çok güzel yansıtmış. Olaylar olana kadar, Ari Thor için bir şeyler olana kadar, Siglufjördur mekansal olarak da sıkışana kadar bir şey yapılamayacağını aktarmak için okuru da hemen olaylara sokmamış. Biraz beklemeyi ve orayı yaşıyor gibi olmayı öğretmiş gibi geldi bana. Kurguda her şeyin sıkıştığı durumlarda, Siglufjördur'a giriş ve çıkış imkansız, bir çığ düşüyor mesela. Ardından olaylar açıklığa kavuştuğunda yeniden yollar açık.
Bir de çok akıcı, en azından kurgu diyeyim. Çeviri nihayetinde. Ancak dediğim gibi, ilk kitap bittikten sonra ikincisine de başladım. İzlanda polisiyesinden iki ya da üç kitap tanıtmıştım, bu yıl daha farklı yazarlar ve serilere yer vermek için beğendiğim bu roman bir başlangıç olsun. Olmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder