9 Şubat 2025 Pazar
Ragnar Jonasson "Death at the Sanatorium"
21 Aralık 2023 Perşembe
Ragnar Jónasson "Winterkill"
Ari Thor'un Siglufjordur günleri devam ediyor Winterkill'de. Başarısız evliliğinin bitmesinin ardından eski eşi ve oğlu İsveç'e taşınmış bir Ari Thor var karşımızda. Paskalya'da kendisini ziyarete gelecek eski eşi ve oğluyla ilgili planlar yapan Ari Thor, tüm planlarının ve belirli belirsiz umutlarının boşa çıkacağı bir Paskalya geçireceğinden habersiz, hayatına devam etmekte.
19 yaşındaki genç bir kız, neden orada olduğu anlaşılamayan biçimde kendi evi olmayan bir evin balkonundan düşerek hayatını kaybettiğinde sakin, sessiz bir İzlanda kasabası olan Siglufjordur'da hayat da kendi ritminde devam etmektedir. Gencecik bir kızın hayatının baharında intihar etmesi, üstelik annesiyle yaşadığı hayatında ve okulda hiçbir sorunu olduğuna dair iz bulunamaması oldukça şüpheli görünür. Annesi ya da çok da yakın olmadığı fakat en yakın olduğu arkadaşı da şüpheli ölümünü kabullenemez; Ari Thor da bu denli beklenmedik bir ölümün yalnızca intihar olmadığını düşünmeye başlar. Araştırmaları, Dark Iceland serisindeki diğer romanda olduğu gibi bir yandan çetin İzlanda doğası kadar keskin ve karanlık, diğer yandan görünürdeki sükunetinden hiçbir koşulda taviz vermeyen bir atmosferde devam eder. En sevdiğim yanı, bu soğuk diyar polisiyesi tanımına uyan yanı Ragnar Jonasson'un romanlarındaki bu hava; bazen zayıflasa da aslında bu hava kaybolmuyor. Bir şekilde siz de soğuk, karanlık, hüzün sinmiş bir yerde buluyorsunuz kendinizi okurken.
Gereksiz tek bir karakter, olay, cümle yok. Ari Thor'un eski karısıyla ya da oğluyla ilişkisi hiçbir klişeye saplanmadan aktarılıyor; yazar asla polisiyenin soğuk diyar havasını bozacak bir üsluba kapılmıyor. Çok yalın ve başarılı bir polisiye yazarı olarak yine kendisi gibi yazmış.
Dediğim gibi üslup benim için önemli; kurgunun ya da hikayenin değerini yazarın üslubuyla birleştiremezsem beğenmiyor. Burada ne imkansız bir kurgu, ne akla hayale gelmeyecek bir polisiye olay ne de beklenmedik sonlarla oradan oraya savuran bir roman var. Okur da tahmin edebilir; okur da anlayabilir, süprizlerinin geleceğini hissedebilir. Finalde de beklenmedik, okurun ağzını açık bırakacak hiçbir şey yok. Ama Jonasson'un devam ettirdiği bir gelenek varsa, kendisinden başka yeni bir örneği de yok.
Bu nedenle denk gelirseniz seriyi atlamayın, tavsiyedir.
26 Kasım 2023 Pazar
Ragnar Jónasson & Katrín Jakobsdóttir "Reykjavík: A Crime Story"
Romanın konusu şöyle; 1956'da, İzlanda'nın ücra bir köşesindeki bir adada, ev işlerinde çalışmak üzere işe giden genç bir kız, işten ayrılacağını söylediği gün ortadan kaybolur. Adaya ulaşım sınırlı imkan dahilinde olduğundan, genç kızın adadan nasıl ayrıldığı, ayrıldıktan sonra nereye gittiğine dair de hiçbir şey bulunamaz. On dört yaşındaki Lara, adeta buhar olup havaya karışmıştır. O dönem genç kızın kaybıyla ilgilnen dedektifin hayatında hala bir bilinmez olarak kalan, olay gerçekleştiğinde İzlanda'nın gündemini uzun süre meşgul eden bu olay, zamanla tarihe karışır.
Olaydan yıllar sonra, genç ve hevesli bir gazeteci olan Valur, bu olayı aydınlatmaya girişir. Lara'nın kaybıyla ilgili bilinmezlerin, gözden kaçırılmış olabilecek bir şeyler olduğu fikrinin ardından gider. Zira Lara'nın kaybolması, çalışmak üzere gittiği "elit kesim" eviyle de hayli dikkat çekicidir. Geçmişe dönen Valur, olaya dair bir yazı dizisine girişir. Olayın yankısı, birkaç ipucu ve büyük bir felaketle Valur'a geri döner.
Bu olay, İzlanda'da üstü örtülmeye çalışılan bir olay mıydı? Valur, neden ve kimin dikkatini çekti? Lara yaşıyor muydu, ölü müydü?
Tüm bunların peşinden giderken, Ragnar Jonasson'un romanlarına bakarak bir değerlendirme yaptığımda daha yavaş bir tempoda gidiyor roman bir süre. Açıkçası ikilinin beraber yazması bir eksiye de dönüşmemiş, bence devam ederler. Kurgusu kesinlikle sürprizlerle şaşırtacak güçte değil, Jonasson'un romanlarında genelde bahsettiğim mekansal kısıtlılık, doğanın sindiği sert ve çetin bir karanlık bu romanda o kadar belli değil. Ama tek kişi yazmadığı için, yazara yığmak istemem. Bunu olumsuzlu olarak değil, fark olarak belirtiyorum.
Daha çok şaşıracağım bir son ve hikaye bekliyordum açıkçası, çünkü neredeyse bir yıldan fazla zamandır bu romanı bekliyordum. Pişman olmadım ve öneriyorum, ancak çok daha iyilerine de vesile olmasını umarak bu ortaklığın.
24 Mayıs 2022 Salı
Ragnar Jonasson "The Island"
14 Mayıs 2022 Cumartesi
Ragnar Jonasson "The Girl Who Died"
The Girl Who Died, Ragnar Jonasson'un bir önceki blog yazısında değindiğim gibi Dark Iceland ve Hidden Iceland serilerinden oldukça farklı olan bağımsız bir roman. neredeyse bir avuç insanın yaşadığı, İzlanda'nın kuş uçmaz kervan geçmez bir köyüne kalkıp Reykjavik'ten giden Una'nın kendisini içinde bulduğu beklenmedik durumun etrafında geçiyor. On kişi de olsa insanın olduğu yerde eksik olmayan insana özgü hallerin yoğunlaştırılmış, birleştirilmiş biçimde bir hikayede geçmesini okuyoruz.
Skalar adındaki köyde iki çocuk için yalnızca kış boyunca öğretmen arayan bir ilanı görüp, pek de hoşnut olmadığı hayatında ani bir karar alarak işe başvuran Una, ilana başvuran ilk ve son insan olarak işe kabul ediliyor. Köyde okul olmadığı ve iki küçük kız çocuğunun eğitimi Una'ya devrediliyor; dersler bir onun evinde bir diğerinin evinde işleniyor ve kalan tüm zaman, neredeyse hiçliğin ortasında Una'ya ait. Jonasson'un romanlarındaki klostrofobik durum bu romanda da var; doğanın ortasında üzerinizde bir çatı, etrafınızda bir duvar dahi yokken sıkışmışlık hissini The Girl Who Died'da da yaşıyorsunuz. Sessizliğin, sadece doğanın içinde olmanın aslında doğanın azameti karşısında ne kadar çaresiz kalındığına dönüştüğü İzlanda'da geçen bazı romanlarda çok yoğun hissediliyor. Onlardan birisi de bu.
Romanın adının geldiği yer de romandaki "hayalet"le ilgili. Öcüler, hortlaklar ve hayaletler içinde geçen bir roman değil. Skalar'ın geçmişindeki bir bilinmezi Una'nın keşfetmeye çalışmasıyla açılan yeni bir dönemle ilgili. Bir avuç insan ne saklıyor, kendisinden özellikle gizlenen ve saklanmak istenen durum ne? Una tüm bunların peşine nedense birden takılıyor. Kendi hayatından uzaklaşınca yeni bir yaşamı oldukça imkansız bir yerde kurmaya çalışan Una birden açılıyor sanki. Karakter hayatının tüm olamamışlık ve tutunamamışlıklarıyla ıssızlığın ortasındaki bir köyde hareket arıyor, umut arıyor. Una'nın zaten pek hoş karşılanmadığını zamanla fark ettiği köyde, işine başladıktan kısa bir süre sonra acı bir olay yaşanıyor. Bu olayın peşinden Una durmuyor... Köyün geçmişinde ne var, didiklemeye başlıyor. Biz de okuyoruz, görevimiz bu.
Bu romana ne kadar polisiye denilir bilmiyorum ama polisiye değildir de diyemiyorum. Hiçbir şekilde işinize yaramayacak bu cümleye karşı tavsiye ederim.
6 Mayıs 2022 Cuma
Ragnar Jonasson "Outside"
Ragnar Jonasson'un "The Girl Who Died" adlı romanından sonra okuduğum en farklı romanı Outside oldu öncelikle onu belirtmek isterim. The Girl Who Died için de bir yazı gelecek. Bu iki kitap Dark Iceland ve Hidden Iceland serilerinden tamamen farklı havalarda, özellikle Outside kesinlikle yazar için sıradışı olmuş. Outside üzerinden anlatmaya devam edeyim.
Öncelikle polisiyelerde polis, dedektif, cinayet, kayıp, kaçırma vb olur önyargısıyla hareket etmiyor olsam da alışagelmiş olmamdan sanırım Outside'da da bu beklentiye girdim. Siz girmeyin okuyacaksanız. Çünkü yok. Ancak bunların olmaması, dolaylı olarak her polisiyede karşımıza çıkan bazı unsurların olmadığı anlamına da gelmiyor. Özellikle kitabın yarısına kadar okurken geriliyorsunuz, en azından benim için durum buydu. Konuya da değinelim; konu, liseden beri arkadaş olan dört kişinin çıktığı bir gezi. Biraz avlanalım, biraz birbirimizle zaman geçirelim, doğada zaman geçirelim, yeniden bir araya gelelim planıyla hareket edilen bir gezi. Ancak İzlanda'da geçen romanda bir hafta sonu planı olan bu gezi nedense hava şartlarının sert ve aslında tepelere tırmanmaya, ortalıkta dolanmaya pek de uygun olmayan bir mevsimde ayarlanıyor. Üç kız ve bir erkekten oluşan arkadaş grubu, içlerinden birinin ısrarlarına da uyarak yola koyuluyor. Arkadaşlar arasındaki gerilim daha ilk sayfalardan neden bu insanlar beraber böylesine ıssız ve riskli bir yolculuğa çıkıyor sorusunu okurda uyandırarak gerilimin ilk fitilini ateşliyor. Her bir bölümü bir karakterin merkezde olduğu biçimde anlatmış yazar, bölümlerin uzunluğu oldukça kısa olduğu için aslında temposu yüksek bir gerilim kurgusunu okurken bu kısa bölümler de gerilimin hızını artırıyor. Umarım anlatabilmişimdir. Birbiri ardına bir o karaktere bir diğerine geçerek okunuyor.
Arkadaşların yola koyulmasıyla, konaklamak üzere daha doğrusu konaklama alanlarından çıktıktan sonra dinlenmek üzere girmeye karar verdikleri bir kulübede ise bence gerilimin doruk noktasına ulaşılıyor. Roman aslında bu kulübede geçiyor diyebilirim; tek mekanda geçen pskiolojik gerilim kurguları tadında bir roman okuyoruz. Bilinmezlikler içinde bilinmezlikler, karakterlerin tamamının hayatında geçmişten izleri şimdiye geçmiş olaylar, bu olayların romanın patlama noktasına doğru açılmaya ve anlaşılmaya başlaması. Tüm bunları çok hızlı yaşıyoruz ve romanın daha ortasına gelmeden gerçekten geriliyorsunuz.
Dört kişi, kapısını açtıklarında şoke oldukları bir kulübe ve soğuktan donarak ölmemek için beraber olmaya devam etmeleri ve kendilerini bekleyen o sürprizle o kulübede bulunabilmeleri gerekiyor.
Doruk noktasından sonra bence romanda bir çözülme oluyor ve bu romanın kalanını okur için oldukça tahmin edilebilir kılıyor. Kendi adıma, detaylarını merak etmek haricinde benim için romanının sonunu beklememi gerektirecek bir merak unsuru kalmamıştı bir noktadan sonra. O yüzden Ragnar Jonasson'un bu açıdan da en farklı kitabı, ben daha sofistike bir kurgu ve olay bekliyordum sanırım.
Kesinlikle bir günde bile bitirebilirsiniz o kadar rahat okunuyor, ancak bu düğümleri okurun çözmesine fazla fırsat vermiş yazar. Bilmiyorum gerçekten fazla fazla tahmin edilebilir bir son oluyor.
Benim yorumlarım önyargı oluşturmasın ancak yorum yapmak için blog yazdığım düşünülürse bence normal bir durumdayız. Bir sonraki kitap 2023'teymiş, merakla bekliyorum. Ragnar Jonasson'un klasik polisiyelerinden kat be kat farklı bir eser Outside. Bakalım bundan sonra neler yazacak, ne yazsa okurum çünkü yaşayan en iyi soğuk diyar polisiyesi yazarı...