21 Aralık 2023 Perşembe

Ragnar Jónasson "Winterkill"

Kareler ve Sayfalar soğuk diyar polisiyesi (özel) turu devam ediyor yine. Arnaldur Indridason'la beraber en sevdiğim İzlandalı polisiye yazarı olan Ragnar Jonasson'un Dark Iceland serisinin 6. kitabı olan Winterkill ile devam ediyor hem de. En sevdiğim yazarlar olunca, yedekte okumadığım bir kitapları da oluyor, zor günlerde sığınakta okuyarak hayatta kalma yolları gibi düşünün. Bu da onlardan biriydi; her zamanki gibi tam tadında, serinin tamamı kadar beğendiğim bir başka Ari Thor romanı oldu.

Ari Thor'un Siglufjordur günleri devam ediyor Winterkill'de. Başarısız evliliğinin bitmesinin ardından eski eşi ve oğlu İsveç'e taşınmış bir Ari Thor var karşımızda. Paskalya'da kendisini ziyarete gelecek eski eşi ve oğluyla ilgili planlar yapan Ari Thor, tüm planlarının ve belirli belirsiz umutlarının boşa çıkacağı bir Paskalya geçireceğinden habersiz, hayatına devam etmekte. 

19 yaşındaki genç bir kız, neden orada olduğu anlaşılamayan biçimde kendi evi olmayan bir evin balkonundan düşerek hayatını kaybettiğinde sakin, sessiz bir İzlanda kasabası olan Siglufjordur'da hayat da kendi ritminde devam etmektedir. Gencecik bir kızın hayatının baharında intihar etmesi, üstelik annesiyle yaşadığı hayatında ve okulda hiçbir sorunu olduğuna dair iz bulunamaması oldukça şüpheli görünür. Annesi ya da çok da yakın olmadığı fakat en yakın olduğu arkadaşı da şüpheli ölümünü kabullenemez; Ari Thor da bu denli beklenmedik bir ölümün yalnızca intihar olmadığını düşünmeye başlar. Araştırmaları, Dark Iceland serisindeki diğer romanda olduğu gibi bir yandan çetin İzlanda doğası kadar keskin ve karanlık, diğer yandan görünürdeki sükunetinden hiçbir koşulda taviz vermeyen bir atmosferde devam eder. En sevdiğim yanı, bu soğuk diyar polisiyesi tanımına uyan yanı Ragnar Jonasson'un romanlarındaki bu hava; bazen zayıflasa da aslında bu hava kaybolmuyor. Bir şekilde siz de soğuk, karanlık, hüzün sinmiş bir yerde buluyorsunuz kendinizi okurken.

Gereksiz tek bir karakter, olay, cümle yok. Ari Thor'un eski karısıyla ya da oğluyla ilişkisi hiçbir klişeye saplanmadan aktarılıyor; yazar asla polisiyenin soğuk diyar havasını bozacak bir üsluba kapılmıyor. Çok yalın ve başarılı bir polisiye yazarı olarak yine kendisi gibi yazmış.

Dediğim gibi üslup benim için önemli; kurgunun ya da hikayenin değerini yazarın üslubuyla birleştiremezsem beğenmiyor. Burada ne imkansız bir kurgu, ne akla hayale gelmeyecek bir polisiye olay ne de beklenmedik sonlarla oradan oraya savuran bir roman var. Okur da tahmin edebilir; okur da anlayabilir, süprizlerinin geleceğini hissedebilir. Finalde de beklenmedik, okurun ağzını açık bırakacak hiçbir şey yok. Ama Jonasson'un devam ettirdiği bir gelenek varsa, kendisinden başka yeni bir örneği de yok.

Bu nedenle denk gelirseniz seriyi atlamayın, tavsiyedir.

Hiç yorum yok: