2 Aralık 2023 Cumartesi

Ruth Madievsky "All-Night Pharmacy"

Bu romanın ne polisiye ile ne de psikolojik gerilimle doğrudan bir ilgisi var aslında; ancak polisiye unsurlarını da gerilim unsurlarını da, "psikiloji"yi de aslında içeriyor. Böyle sıralayınca dolu dolu bir romanmış gibi gelmesin, baştan söylemek isterim. Tamamen pazarlama başarısı nedeniyle, bunun da farkında olarak seçip okuduğum romanlardan biriydi.

Anlatıcımızın adını asla bilmiyoruz ancak ablası Debbie ile Los Angeles gece hayatının aktığı bir gece kulübünde daima takıldıklarını biliyoruz. Mekanın adı da ironik biçimde "Salvation". Uyuşturucu ve tek gecelik ilişkilerle örülü bir ağın içinde amaçsızca takılıyorlar, ortada başka bir mevzu yok. Mevzu yaratmak için yazarın giriştiği şeylerden biri, iki kardeşin kavga ettiği bir gecenin ardından Debbie'nin ortadan kaybolması. İkincisi ise gerçek bir Netflix tadında kara propagandanın çok yüzeysel halinde işleyen Rusya'dan göçmüş bir ailenin torunları olarak Yahudi kimliklerinin öne çıkarılması.

Gerçekten doğduğumdan beri savaşla örülü çevrem ve yazarla da yaşlarımız yakın; Irak'ı, Afganistan'ı, Bosna'yı, Suriye'yi geçip de kıytırık bir "Putin çok kötü"ye sığınması o kadar ucuz geliyor ki, okurken Biden-Obama-Harris-Clinton çetesinin mi teşvikleriyle yazılıyor bunlar diye yine düşündüm.

Debbie nereye gitti, öldü mü kaldı mı derken bu arada anlatıcımızın aslında Debbie'yi öldürmüş olma ihtimalinin de bazen aklına geldiğini görüyoruz; zira sürekli çerez gibi ilaç kötüye kullanımı var; sayfa başında üç beş kırmızı reçeteli diye bildiğimiz ilaçlardan ya da yeşil reçetelilerden içiyor karakter. Kafasının sürekli ilaç dolu olması ve hafızasına da bazen güvenmediğini sezmemiz, bir süre sonra anlatıcımızda bir suçluluğun anksiyetesini de yaratıyor. Bu açılardan devam edip beşinci sınıf Clintoncılığa girişmeseymiş roman aslında daha derli toplu dururmuş. 

Koca romanda dünyada hiçbir şey olmuyormuş gibi dram yarattıkları husus, Rusya'dan çıkmış birkaç haberi okumaları. Gerçekten, bayağı taraflılığın basitliğiyle her yüzleşmemde ağzımı burnumu buruşturuyorum. Ancak, bu romandan bu kısımları atsak bu roman basılır mıydı ya da soruyu düzgün sorayım; basılsa bile bu kadar iyi pazarlanır mıydı, bu soru da aslında cevapsız. Obama-Biden çetesi kimlikçilik sosu dökülmeden küresel anlamda bir şeyin ne kadar pazarlanma kabiliyeti ya da imkanı vardır sorusunu birçok kültür ürünü için şu an sorabiliriz aslında.

Hiç yorum yok: