Corleone Ailesi dendiğinde
tahminimce çoğu kişinin aklına meşhur “Baba” filmi gelir. Benim de öyle
aslında.
Ancak, belki o çoğu kişinin
aksine, ben filmi/filmleri büyük oranda unuttum. Yani evet ana karakterler ve
Corleone Ailesi aklımda ancak olan bitene dair pek bir şey kalmamış aklımda.
İşte bu yüzden olsa gerek, cuma gecesi okumaya başladığım Corleone Ailesi
kitabını pazar öğleden sonra bitirdiğimde, gözümün önünden film kareleri gibi akan
satırların ardından hikayeyi tekrar, detaylarıyla görmüş oldum.
Hafızamın azizliğinden,
tahmin edeceğiniz gibi bu yazıda filme gönderme ya da filmle kıyas yapacağım
herhangi bir satır olmayacak. Sadece ve sadece kitap üzerinden ilerleyeceğim.
Başlayalım.
Kitapta, daha çok satırlarla
bizim karşımıza çıkan karakter Sonny ve Sonny’nin gözünden daha çok şeyi
yaşıyoruz biz de. Ancak kitapta o kadar çok isim, o kadar çok insan var ki...
Sonny, şehirde zeytinyağı
işiyle uğraşan ancak bunun ardında şehirdeki (New York) güçlü yasadışı
yapılanmalardan biri olan, yani mafya olan Vito Corleone’nin oğludur. Babasının
kendisi için otomotiv sektöründe ve mafyaya bulaşmadan bir gelecek umduğı ve
bunun için kendisini bir otomobil işinde çalışmaya gönderdiği oğlu ise yasalara
karşı gelmek ve tıpkı babası gibi olmak istemektedir.
Burada bir parantez açalım;
Vito Corleone’nin mafya olduğu aslında “bilinen ama görünmeyen” bir gerçektir.
Öyle ki herkesin bilmemezliğie geldiği bir durumdur ve hatta evdeki çocuklardan
bazıları durumun pek de farkında değildir. Vito da bunu açık etmez, sadece iş adamı
kimliğinden öte bir başkası değilmiş gibi davranır ki, kitapta göreceğiniz
üzere aslında zamanının çoğu “mafya işleri”dir. Zeytinyağı ticaretyi örtüsü
altında ise hayatı geçmekte ve toplum içinde saygın bir yer elde etmekte, kanun
adamları, polisler vs ile bu şekilde ilişkiler yürütmekte, ancak “Don” olarak
da çoğu kamu görevlisini maaşa bağlamaktadır.
Ailesi içinde “Baba” olarak,
etrafında huzur ve mutluluk yaratmaya çalışan Vito, çocuklarının yasal işlerde
çalışması ve kendi imparatorluğunun da desteğiyle yükselmelerini, bir yerde
aslında onların paçayı kurtarmaları ve bu pislikten sıyrılmalarını
istemektedir.
Devam edelim; Sonny
babasının kendisi için çizdiği yoldan sapar ve içki yasağı olan (olay 1933 –
1934’te geçiyor) günlerde, şehirdeki diğer mafya babası olan Mariposa’nın içki
sevkiyatını sabote eder ve ele geçirdiği içkileri, bir diğer mafya babası olan
ve resmen insanlıktan nasibini zerre kadar almamış Luca Brasi aracılığı ile
elden çıkarır. Elbette kimse liseden yeni mezun olmuş Sonny ve bir kaç
arkadaşının başının altından çıktığını bilmemektedir bu durumun. Hele ki Don
Corleone’nin oğlunun bu işe karışmış olduğu gerçeği ise akıllara bile
gelmemektedir.
Şehrin güçlü adamı Mariposa
bu duruma sinirlenir ve işler çığrından çıkar; kimin çaldığı bilinmeyen bu bir
kamyon içki yüzünden dengeler sarsılmaya başlar ve kitap boyunca devam edecek
olan hareketlilik başlar.
Bu sırada şehirdeki İtalyanlar
ve kendi aralarındaki bölünmeler, İrlandalılar ve onların İtalyanlar’la alıp
veremedikleri, İtalyanlar’ın İrlandalılar ile alıp veremedikleri gibi onlarca
detay da Corleone Ailesi’nin içinde.
Hikayede genelde olan biteni
sıklıkla onun açısından gördüğümüz
Sonny hakkında bir kaç şey söylemek istiyorum. Hikaye boyunca aslında “canavar”
olmadığını düşündüğüm bu ergen, hikayenin sonunda öyle bir şey yapıyor ki
anında canavar Brasi kadar nefret ettiğim bir karaktere dönüşüyor. Kitabı
okuduğunuzda anlayacaksınız. İşte bu yüzden, İrlandalılar – İtalyanlar
ayrımında aslında ne kadar ciddi ve sınır tanımaz olduklarının da bir kere daha
altı çiziliyor. Ne saçma.
İşkence ve adam öldürme
sahneleri kitapta öylesine gerçekçi anlatılmış ki, bazı satırları okurken elimi
kalbime koymuş olduğumu çok sonraları farkettim. Özellikle resmen canavar
olarak resmedilen Luca Brasi’nin yaptıklarını okurken sizin de şöyle bir
irkileceğinizden gayet eminim.
Corleone Ailesi, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Amerika'daki ekonomik sıkıntı içinde, kendilerine fırsat yaratarak, gruplaşmaya, çıkarları doğrultusunda toplum içinde yasadışı yollarla örgütlenmeye ve kendilerine gelir kapıları yaratmaya başlayan kesimin durumuna dair net bir tablo sunuyor. Ezen ya da ezilen arasında bir çizgide olmanın, gücü elinde bulunduran taraf olarak hükmetmenin ya da hayatta kalabilmek için bir yere dahil olma gerekliliği içinde olanların, acımasız hesaplaşmaların ve kümeleşmelerin acı portresini çiziyor.
Geri kalanını kitapta
okuyabilirsiniz. Belki çoğunuz filmi zaten hatırlıyorsunuzdur. Ancak kitap o
kadar akıcı ve o kadar hareketli ki, 450 küsür sayfalalık kitabı otursanız bir
günde rahatlıkla bitirebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder