Ne zamandır polisiye okumamıştım. Camilla Lackberg’in Vaiz’i güzel bir ara oldu ve sanki bir
film izliyormuşum gibi hızla akıp geçti.
Vaiz, yazarın okuduğum ilk romanı. Dilimize çevrilmiş, yine Doğan
Kitap’tan çıkan “Buz Prenses” adlı bir kitabı daha var ki, Vaiz’de karşımıza
çıkan Patrik ve Erica karakterlerinin tanışması da sanırım bu kitaba dayanıyor.
Kitabın konusunda kısaca bahsetmek gerekirse; sıcak bir yaz gününde
başlayan romanda, turistlerin kamp yapmak için sıklıkla tercih ettikleri bir
bölge olan İsveç’de Fjälbacka’da geçiyor. Genç bir Alman turist
kadının ormanda işkence edilerek ve tecavüze uğrayarak öldürülmesinin ardından,
kurbanın yattığı yerde bulunan ve yirmi yıl öncesinde kaybolan iki genç kadına
ait olan kemiklerinin bulunmasıyla hikaye başlıyor. Geçmiş ve geleceği
birbirine bağlayan bu cinayetlerin sırrı nedir? Patrik ve ekibi bu olayın
peşinden koşarken, ortaya yeni bir kayıp kız vakasının çıkması ile işler iyice
hareketleniyor ve hız, hayati önemini daha da artırıyor. Katili bir an önce
bulamazlarsa, kayıp olan kızın da katledilmesi ihtimali her geçen an
hızlanıyor.
Olaylar ise dönüş dolaşıp,
Hult ailesinin üzerinde yoğunlaşıyor. Yıllar önceki bir iftira, sonrasında
gelen intihar, bu intiharın ardından kavgalı hale gelen iki aile ve aralarındaki
uçurum kadar keskin düşmanlık.
Vaiz adı nereden geliyor
derseniz, işte bu Hult ailesinden geliyor. Çünkü şimdiki genç Hult’ların
büyükbabası bölgede vakti zamanında vaiz olarak epey popular olan ve
çocuklarının “iyileştirme” özelliği olduğunu iddia ederek zamanında bu işten
para kazanmış bir adam. Ancak kendisi hikaye boyunca karşımıza çıkmıyor zira
yıllar önce ölmüş.
Olayı ya da gidişatı daha
fazla anlatmak istemiyorum; birincisi yazdığım her bir cümle kitap hakkında
ipucu olabilir. İkincisi ise kitabı okuma keyfinizden satırlar çalmak niyetinde
değilim.
Sıcak bir İstanbul gününde
kitabı okurken belki İsveç’in soğuk ikliminden sayfalar okudukça ben de o serin
iklimi yaşamış gibi olurum düşüncesiyle okumaya başladım ancak Vaiz, sıcak bir
dönemde geçtiği için kitaptaki hemen herkes de sıcaktan bıkmış haldeydi.
İlk kez okuduğum bir yazar
olduğu için, yazarın tarzından da biraz bahsetmek istiyorum. Öncelikle
istemeden – ve yanlış olduğunu bilerek – kitabı okumadan yazarın tarzını sevdiğim
diğer iki İskandinav yazar Jo Nesbo ve Henning Mankell ile kıyaslamaya hazır
haldeydim ve okumaya o şekilde başladım. Bu saydığım iki yazarı okuyanınız
varsa bilir ki her ikisi de hayata pek pembe gözlüklerle bakan insanlar olarak
karşımıza çıkmaz kitaplarında; olaylar bence karanlık bir atmosferde geçer ve
yer yer depresifleşir. Her neyse, Camilla Lackberg’de ise durum farklı. Evet,
bir polisye romanı okuyoruz, gerilim unsurları da dahil, ortaya birden fazla
cinayet ve bir katil var ancak Lackberg okuyucusuna ana hikayenin etrafında
anlattığı detaylar ve diğerlerinin hayatlarına dair satırlarla bu iki yazardan
oldukça farklı bir yol izliyor. Bir örnek vermek gerekirse: Kitapta, Patrik
karakterinin eşi olan, hamile Erica’nın kardeşi ile olan ilişkisi detayının zincirini
bir halka daha uzatarak – mesela – kardeşinin eski kocası ve yeni erkek
arkadaşı, tüm olan bitten hakkındaki düşünceleri gibi detayları veriyor. Bunu
da ana karakterlerden biri olan Erica’nın gözünden vermekle yetinmiyor. Kitapta
sıkça “diğer insanların” da “diğer konular” hakkındaki düşünceleri ve
yaşadıkları da okuyucuya aktarılıyor.
Bir diğer nokta ise yazarın
kitabı yazarken parçaları uzun tutmaması. Hemen her iki – üç sayfada bir olay
yeri ve kişileri değişiyor; sürekli bir akışkanlık içinde farklı yerlere göz
atarak ilerliyoruz. Bu da belki bir polisiye filmi izliyormuşsunuz havası
yaratıyor.
Kitap boyunca katil olduğunu iddia ettiğim üç kişi vardı ve bunlardan
biri sonunda gerçekten katil çıktı... Ancak, ben tam olarak emin olmadığı o katilden, meğer kitaptaki ipucunu
anlayamadığım için uzaklaşmıştım o sırada.
Polisiyede farklı bir yazar arayışı içindeyseniz ya da
polisiyeye/gerilim romanlarına ilginiz varsa Vaiz’i okumanızı tavsiye ederim.
(Size okumanızda daha çok dikkat etmenizi ve o değerli ipucuna sıkıca
sarılmanızı öneriyorum.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder