SINIRLARI
ZORLAYAN BİR "ANLAM" ARAYIŞI
Neden
yaşıyoruz? Sorulara cevap bulabilmek için mi, sorulara kendi cevaplarımızı
verebilmek için mi? Nasıl yaşıyoruz, neyle, kimle yaşıyoruz? Ve sonunda yine
neden kiminle ve nasıl yaşıyoruz?
Nefes
alıp veriyor olmaktan ölmeye dek insan bir anlam yığını içinde yaşıyor. Anlam
yüklemediği tek bir an yok; bir bardak suyu içmenin ya da bir kavga yaşamanın
anlamı, şiddetleri bakımından kıyaslandığında ortaya belirgin bir fark koyacak
denli ayrı olabilir ancak insan hayatında sahip olduğu bir değer, ömrün içinde
kapladığı bir yer olarak aslında her ikisi de anlam taşıyan ve bir sebep uğruna
sahip olunan, yapılan bir şey.
İnsan
anlam yüklediği şeyler üzerinden kendisini değerli hissedebilir mi peki? Onu
"o" yapan her şeyin aslında değer verdiği eylem, kişi ya da şeyler
bütününden oluştuğu söylenebilir mi? Bir piyanist için piyano çalmanın anlamı,
piyano çalma eylemine verdiği değer kadar kendisini değerli kılan ve onu
tamamlayan - oluşturan bir "şey" olarak görülebilir mi?
Görülebilir.
Ancak,
her şeyi tersine çevirdiğinizde, insandan geriye ne kalır? Gözünü açan bir
insanın, anlamsızlığın ortasında çırpındığını görmesinin sonuçları ne olur?
Kahve
içmenin, bisiklet sürmenin ya da sevilen bir insanla bir konuşma yapılmasının
hiç bir anlamı olmadığını fark ettiğinizi düşünün. Yaptığınız her şeye kendi
yüklediğiniz anlam ve beklentilerin aslında kendinizi aldattığınız devasa
paravanlar olduğunu düşünün. Piyanist, işte o zaman bir daha asla aynı aşkla
piyano çalmayacaktır. Hiç bir nota kendisinden bir parça olmayacak, duyan
kulaklar bir anlam vermediğinde yapılan tüm eylemler koca bir hiç parçası
olacaktır.
İnsan,
hiçliğe uyandığında ya da bunu gördüğünde ne hisseder?
Bir
gün uyandığınızda değer verdiğiniz, bir anlam yüklediğiniz her şeyin aslında
kurmaca olduğunu ve anlamlarınızın hepsinin yok sayıldığını düşünün. Bir
"anlam" bulmak için ne yapardınız? Kendinize, anlamı ispatlamak için
ne kadar ileri giderdiniz?
AĞAÇTAKİ'Nİ
İKNA ETME ÇABALARI
Janne
Teller'ın 2001 Danimarka Kültür Bakanlığı Gençlik Kitabı Ödülü, 2008 Libbylit
Ödülü ve 2011 Michael L. Printz Onur Ödülü sahibi romanı Ağaçtaki, dünyada her
şeyin anlamsız olduğuna karar veren on dört yaşındaki Pierre Anthon'un okulu
terk etmesi ile başlıyor. Anlamsızlığın keşfiyle beraber değişen genç öğrenci,
tüm zamanını evlerinin önündeki ağaçta oturarak, gelen geçen, okula giden
arkadaşlarına her şeyin anlamsızlığı üzerine "laf atmaya" başlıyor.
Ancak
yadırganan bu durumda, sınıf arkadaşları kendilerince bir çözüm buluyor. Her
şeyin anlamsız olduğunu iddia eden Pierre Anthon'u anlam konusunda ikna etmeye
karar veriyorlar. Anlamsızlık içinde, aslından anlamın var olduğunu ona
ispatlamak için ilginç bir yöntem kullanmaya karar veriyorlar.
Bir
grup öğrencilerinin, önce sakin başlayan anlam arayışları, zamanla zorlayıcı ve
korkusuz bir hale bürünüyor. Gözlerini kör edecek kadar azim ve hırsla dolu
olan gençler, ikna çabalarının sınır atlayıp aslında kendilerinin bir anlam
aradığını ve asıl kendilerine bir şeyleri ispatlamaya çalıştıklarını fark
edemeyecek kadar kendilerini kaybetmiş bir hale geliyorlar. İkna etmek ve
Pierre Anthon'u haksız çıkarmak için giriştikleri mücadelede, karanlık ve
mutsuzluk dört bir yanlarını sararken, çığrından çıkan işlerin içinde tüm
acımasız vazgeçişlere rağmen işin ucunu bırakmıyorlar.
Öne
çıkan değerlerin, anlamların da okuyucu tarafından sorgulanmaya açık
bırakılması, oldukça çoklu bir anlam grubu üzerinden hikayenin ilerleyişi
okurun da kendi hayatıyla kıyas yapabilmesi ya da gözlemlerini
değerlendirebilmesi için bir fırsat sunuyor.
Ağaçtaki,
sert bir gençlik kitabı. Akıcı diline, sürükleyici hikayesine rağmen bir yandan
da keskin bir soğukluğu var kitabın. Olan biten, soğukkanlılıkla yapılan
şeyler, diyaloglar ve ortaya kimi sayfalarda çıkan neredeyse vicdansızlığın
sınırlarında gezinin karakterleri ile Ağaçtaki, genç - yetişkin romanları
içinden sıyrılan bir konuya sahip.
Anlam
arayışını ve yaşamı sorgulamada izlediği yol ve sahip olduğu kurgu ile ağır bir
konuyu başarı ile işlemenin güzel bir örneği Ağaçtaki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder