Bir süredir
blog'a yazı ekleme düzeni kaybolmuş gibi görünebilir. Ama bu okumadığım
anlamına gelmesin; okuduklarımın bazılarının yazısını yazmıyorum, bazılarının
da yazısını yazacak zamanı bulamıyorum. Evelyn Reed'in Bilimde Cins Ayrımı
kitabı yazısı da bu son grubu dahil. Geçen hafta bitirdiğim bu kitabın yazısını
ancak bugün yazabiliyorum.
Okumak
istediğim kitaplardan biri olduğu için sahafta görür görmez alıp çıktım ve
sahaftaki diğer kitaplara bakmadım. Bu sığ ve yüzeysel biçimde gerçekleştirdiğim
sahaf ziyaretimi bir sonraki gidişimde telafi edeceğim. (Bunun anlamı şu:
Sahafta yarım saat dolanırım ve sonunda iki kitapla falan çıkarım. Telafiden
kastım sahaf içinde fiziksel varlığımla yer kaplamak ve her kitaba bakmak
zorunluluğumu yerine getirmek. Sırtımdaki dev çanta ile raflar arasını işgal
etmek ve insanların mekan içindeki hareketlerini kısıtlamak - bence ben
internet sahaflarından ya da internetteki kitap sitelerinden kitap alayım, en
iyisi, toplumumuzun huzuru ve sağlıklı nesiller için yapılacak en iyi şey bu).
Artık
kitaptan bahsedebilirim.
Kadın
hareketi içinde adı sıkça duyulan, benim için de en önemli isimlerden biri olan
Evelyn Reed, Bilimde Cins Ayrımı adlı kitabında maymunbilim hakkında
doğruluğuna sıkıca yapışılan yanlış gerçekleri aydınlattığı bir bölüm ile giriş
yapıyor. Hayvan ve insan evrimi üzerine karşılaştırmaları da içeren bu bölümde
yazar, üzerinde şiddetli tartışmalar dönen insan evrimi ve anaerkil - ataerkil
yapının tarihin bu akışı içindeki ilerleyişini açıklıyor. Alet kullanma ve et
yemenin türler üzerindeki ayrıştırıcı ya da ortak etkilerine değinen Reed,
tahmin edersiniz ki alet kullanma konusu üzerinden emek kavramına geçişi
Engels'in fikirleri ile beraber ele alıyor. Ailenin, Özel Mülkiyetin ve
Devletin Kökeni adlı efsanevi çalışmasından parçalarla sıkça kitap içinde araştırmaları
ile yer alan Engels'in Reed'ce yorumlarıyla beraber, emek etkinliklerinin insan
evrimi içinde toplumsal yaşamda yarattığı değişimleri ortaya koyuyor.
İnsan ve
maymunlar üzerine kitabı yazdığı döneme dek yapılan araştırmalar karşısındaki
(bazen de yanında) kendi fikirlerini okura aktaran Reed, maymunların hiçbir
zaman insana özel "toplum" kavramına sahip olamayacaklarını, insanlar
gibi konuşma yetisine sahip olamayacaklarını ve alet kullanmalarının, insan -
araç - emek - amaç arasındaki ilişki ile bir tutulamayacağını vurguluyor, hatta
ısrarla vurguluyor. Makalenin yazıldığı tarih 1977 olarak belirtilmiş. Bu konu
hakkında benim kafamda soru işaretleri oluştu zira bizim gibi sese dökerek bir
dil konuşmadıkları halde, yazarak ya da işaret dili ili İngilizce olarak
beraber çalıştıkları araştırmacılar ile iletişim kuran maymunlar var. Hatta
unutmazsam buraya isimlerini de eklerim. Neyse.
Kadın erkek
eşitsizliğinin tarihin incelenmesi ve aktarılması sırasında, evrim sırasında -
antropolojinin, insanbilimin, biyolojinin ünlü isimleri tarafından nasıl
yaratıldığı ve sunulduğu da Reed'in karşı çıktığı, çürüttüğü noktalar arasında.
Tarih yazımında bile erkek egemen bir kültür içinde olduğumuzu vurgulayan
yazar, Levi-Strauss gibi büyük isimlerin bile kadın üzerine ettikleri tüm
lafların kadının ikincilliğini pekiştiren nitelikte olduğunu ve bilinçli örtbas
çabalarına rağmen nasıl yeniden yaratıldığını gözler önüne seriyor. Elbette,
sadece Levi-Strauss eleştirisi yok, aklıma şu an hemen o geldiği için yazdım.
Diyebilirim ki neredeyse Levi-Strauss Reed'in en az yerden yere vurduğu isim;
farklı makalelerin derlendiği bu kitabında kendisi hakkında yazılanlara cevap
verdiği ya da eleştirilerini hazırladığı bazı araştırmalar üzerine yazdıkları
emin olun daha sert. Ve Reed'in neredeyse tüm karşı çıkışları okuru ikna ediyor
- bilimin ışığında.
Aile ve
akrabalık bağlarının üretim süreçleri paralelinde yaşadığı değişim de kitapta
yazarın uzun uzun değindiği konulardan biri. Akrabalık ilişkilerini
şekillendiren, başlangıçtan itibaren varolan anayanlı düzenin nasıl inatla
sonradan olma şeklinde sunulduğu konusunu şiddetle eleştiren yazar, bu konuya
kanıt olarak bir çok bilimsel gerçeği ortaya koyuyor. Örneğin; ilkel
kabilelerin hala anayanlı - anaerkil olması? diyor. Ek olarak, her klanın
anayanlı oluşan bir klan yapısına sahip olduğunu vurgulayan Evelyn Reed,
evlilik temelinde şekillendiği iddia edilen klan yapısı üzerine de
eleştirilerini sıralıyor.
İçgüdülerin
saldırganlık için bir kılıf oluşturacak şekilde savunulduğu ve toplumsal
şiddetin, ırk ve cinslere karşı şiddetin, savaşların ve saldırganlığın
meşrulaştırıldığı düzeni eleştiren Reed aynı zamanda erkeğe atfedilen bu
saldırgan içgüdünün, iktidar ve düzen arasındaki ilişkisine de değiniyor.
Kesinlikle
tavsiye edebileceğim bir kitap, tekrar tekrar da okuyacağımdan çok eminim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder