1932 New
York doğumlu, İngiltere Essex Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde uzun yıllar ders
veren yazar Leonore Davidoff aynı zamanda Kültürel ve Sosyal Tarih Merkezi'nin
de kurucusu ve yöneticisi olarak çalışmış. Bu yüzdendir ki, tam da
makalelerinin derlendiği kitabın isminin tam karşılığı kitapta okuru bekliyor.
Hemen
belirtmek isterim ki kitabı yayınlayan Ayşe Durakbaşa'nın önsözü ve Ferhunde
Özbay'ın "Evlerde El Kızları: Cariyeler, Evlatlıklar, Gelinler" adlı
makalesi de kitapta, Davidoff'un makaleleri haricinde yer alan iki metin.
Ağırlıklı
olarak 17. yy ve sonrası İngiltere'sine odaklanmış olan, kadın ve kadın
emeğinin küresel değişimler ve ulusal çaptaki etkilerle beraber zamanla
geçirdiği dönüşümler üzerine yazılan makaleler mevcut kitapta.
Aile ve
akrabalık ilişkileri çerçevesinde kadın emeğinin çizilen bu sınırlar içinde
tutulma (bu kelime seçimi için düşündüm, sonunda cidden "tutulma"ya
karar verdim) çabası ve kadının bu ilişkiler içinde kendisinden beklenen
yaşantıya farkında olmadan boyun eğmesi gibi konuların haricinde, elbette
sanayileşme ile beraber emeğin mekansal değişimi sonucunda, aileye de yansıyan
bu değişim rüzgarından kadın emeğinin/kadının nasıl etkilendiğini ilk makalede
irdeliyor yazar. Ek olarak, tüm gelişmelerin sınırları keskin çizilen bu akraba
ve aile ilişkilerinin de değişimine sebep olduğunu da gösteriyor. Ailenin
bireyleri arasındaki ilişkilerin her birine karşı getirdiğini sorumluluklar ve
cinsiyete dayalı roller de yine bu bölümde yazar tarafından kaleme alınıyor.
Kamusal ve
özel alan sınırlarını netleştiren ve bu sınırlar arasında kadının varlığının
kısıtlanmasının sebebi olarak sanayi devrimini ortaya koyan yazar, orta sınıfın
üretim sürecinden uzaklaşmasıyla beraber değişen "ev" algısının da
üzerinde duruyor. Sanayileşme ardından değişen dengelerle kamusal (dünya) pis,
ev (yuva) ise temiz gösterilmeye başlanması, böylece, kadına yüklenen tüm
roller de yuvaya iyice hapsedilmeye başlanmasına dikkat çekiyor yazar.
Kardeşler
arası ilişkilerin tarihte nasıl var olduğunu aktararak başka bir makalesini
okumaya devam ettiğimiz Davidoff, kardeşler arası ilişkinin kimi zaman
ütopyaları da beslediğini vurguluyor.
Özel alan
(ev) ve feminist tarih hakkında yazdığı bir makalede, ayrı alanlar nosyonunun
ortaya çıkışı ve yeniden - yeniden yaratımı üzerinde duruyor. Bireyselliğin
mekansal "hapsi", "zekanın" yüklendiği alandan ayrılan
"yuva" kavramı üzerine burada da uzun uzun düşünmeye devam ediyoruz.
Sanayileşme ardından üretimin ev dışında varlığını sürdürmeye doğru evrilmesine
rağmen, kapitalizmin ihtiyacı olan işgücü sağlama görevinin yuvaya, yani kadına
yüklenmesi ve üretimin tarihsel bağlamından koparılması yazarın dikkat çektiği
bir nokta olarak karşımıza çıkıyor. Tarih içinde erkeğin de bir anlamda
"ev dışına" itilmesinin de aynı döneme denk gelişine değiniyor. (Bu
günlerde televizyonda bir reklama denk geliyorum, linkini bulursam paylaşayım,
siz de izlemişsinizdir belki. Bir erkeğin, akşam geç saatlerde eve dönüp
kendisini bekleyen kızı ve karısına kavuşması ve onlar için kendi hayatını hiçe
sayarak çalışması üzerine bir reklam. Tabi bu, bu şekilde sunulmuyor. -Eski bir
reklam yazarı yazıyor bu satırları bu arada-. Yani ev dışı üretimin parçası
olarak kapitalist düzende var olma savaşı veren bir erkeğin ve ev ve çocuk
bakımı - yuva kavramına hapis bir kadının hayatını saniyeler içinde özetleyen
bir reklam. Neyse daha yazmayım. Paragraftaki konuyla ilgili geldiği için
paylaşmak istedim.)
Ticaretin el
değiştirmesi, soy ve mekandan bağımsızlaşarak yeni düzene ayak uydurmasıyla
beraber getirdiği tüm toplumsal değişimler yazarca kaleme alınıyor.
Viktorya ve
Edward döneminde İngiltere'deki hizmetçi ve evli kadınların konumu hakkındaki
makalesini "Ömür Boyu Esaret" olarak kağıda döken Davidoff,
burjuvanın ve orta ve alt sınıfların Neredeyse 1900'lü yılların sonuna dek
kadına olan bakışını, daha doğrusu kadınla sınıflandırmamak gerek, orta sınıfa
bakışını açıkça gözler önüne seriyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlikle oluşan
bu sistem içinde hayat mücadelesi veren insanların bitmek bilmeyen
"hizmet" çilesi kitapta uzunca yer alıyor.
Sadece feminizm
için değil, iktisat, tarih, siyaset ve ekonomi için de bir kaynak kitabı olarak
görebilirsiniz Feminist Tarihyazımında Sınıf ve Cinsiyet'i.
İyi
okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder