1 Eylül 2013 Pazar

China Mieville "Perdido Sokağı İstasyonu"


Okuduğum her China Mieville kitabı ile beraber kendimi, bir yazar olarak gördüğüm kendimi oldukça bahtsız hissediyorum. Kendisinin yaratıcılık mertebesinde bulunduğu noktadan o kadar uzak olduğumun farkında olduğum her an, kendime bakışımdaki üzüntü bir yana, kendisine bakışımdaki hayranlık bir yana, farklı seviyelerde hızla yükselmeye başlayan iki ok olarak bir grafiğin üzerinde seyre başlıyor. China Mieville ile kendimi kıyaslama gafletine düşüyor gibi görünsem de, bahsetmek istediğim asıl konu yazarın her bir satırını okudukça yazara duyduğum hayranlığın artışı elbette.

Perdido Sokağı İstasyonu'nu kısa zaman önce edindim ve bir iki gün önce de bitirdim. Öyle bir dönemde okumuşum ki, bunu da şansa bağlıyorum, devam kitabı "Yara" da dilimize kazandırılmış. Kısa zamanda onu da okuyup, arayı soğutmadan hikayeye devam etmek istiyorum.

Hangi hikaye derseniz:

Yeni Crobuzon, birbirinden farklı ırkların, devletin bir cezalandırma yöntemi olarak kullandığı yeniden yapılandırmaya maruz kalmış Tekraryapımların (aslında bu sürekli olarak cezalandırma amacıyla da yapılmıyor, yanlış anlamadıysam isteğe bağlı ya da ihtiyaca bağlı da yapılabiliyor) oluşturduğu bir şehirdir. Merkezinde ise Perdido Sokağı İstasyonu bulunmaktadır.

Kahramanlarımızdan Isaac Dan der Grimnebulin üniversiteden ayrıldıktan sonra kendi çalışmalarına ağırlık vermiş bir bilim adamıdır. Bir gün kapısı, umutlarını bağladığı imkansız bir dilek için kendisine ulaşan bir başka ırk, bir Garuda tarafından çalınır ve Yagharek adlı bu Garuda'nın isteğinin peşinden, bir bilim insanının kendisini cezbeden ve merağını uyandıran, hatta kendisini tavlayan bir "buluşun" peşine koyulur gibi çalışmaya başlar. Ve bizim hikayemiz de aslında bundan sonrasıdır.

Hikaye, beklenmeyenin etkisi altına giren bir şehir ve çıkış noktasının aranması ana ekseninde, her bir karakterin kendi hikayelerinin de katmanlarıyla zenginleşiyor.

Hikayeye dair belki şimdiden bile çok şey söylemiş olabilirim. Bu yüzden susuyorum. Kitabı okumadan hikayeye dair pek az bilgim vardı ve okuyan herkes aynı tadı alsın istiyorum.

China Mieville, okuduğum diğer iki kitabına (Şehir Ve Şehir ve Kral Fare) nazaran Perdido Sokağı İstasyonu'ndan tüm yaratıcılığı ve zekasıyla karşımda daha bir ihtişamlı durmaya başladı. Beni benden alan Şehir Ve Şehir'i bir kenara ayırıp, kurgusundaki dehaya hayran kaldığım Perdido Sokağı İstasyonu hakkında söylemek istediklerime geçmek istiyorum.

Öncelikle artık tamamen dünyanın, bildiğimi anlamda dünyanın görselliğinden ve ırklarının sınırlılığından ayrılmış bir dünya bizleri bekliyor. Şehir, benim aklıma nedense, başta Londra'yı getirdi. Daha grotesk bir havaya, daha gotik bir havaya bürünmüş ve yıpranmış, berelenmiş hatta çürümeye başlamış bir Londra getirdi aklıma. Bunu yazara ya da benim kolayıma kaçmasına bağlayabiliriz. Ya da başka bir şeye. İçinde bulunduğumuz şehir içinden geçen nehir ile ikiye bölünmüş, tren yolları ile bir ucundan bir ucuna uzanılabilen, merkezinden uzaklaştıkça tehlikeye, farklılıklara ve aslında daha da ve daha da yoksulluğa ve suça çıkılan bir yer, Yeni Croubzon.

Yeni Croubzon'da ırk çeşitliliği akıl almaz boyutlarda. Tekraryapımların sunduğu (!) sınırsız kombinasyon seçeneği ile karşınıza çıkabilecek canlı görüntüleri bilinen kat be kat ötesinde. Hepsinin yanında, Tekraryapımlar haricinde karşımıza çıkan ırklar ise basit farklılıklardan öte, her birini bilimkurgu/fantastik dünya için bir kazanç olarak görüyorum. En basitinden, sürekli karşımıza çıkan Lin karakterinin ait olduğu Kepri ırkı ve bu ırka dair özelliklerin detaylı betimlemeleri, kapasiteleri ve bedenlerinin tasviri o kadar detaylı işleniyor ve işlevleri o denli vücut bulacak şekilde satırlara yansıyor ki, hayal kurma yetisi pek gelişmemiş (hakaret anlamında söylemiyorum) okuyucu için bile kanlı canlı biçimde tüm kitap boyunca yanı başınızda bulunmaya devam ediyor.

Tıpkı Kepri ırkı gibi onlarca farklı ırk karşımıza çıkıyor. Zira şehrin farklı bölgeleri farklı ırkların neredeyse egemenliği altında. Ancak yine de asıl egemenlik, tüm yeraltı şebekeleri ve  suçlu oranına rağmen devletin elinde.
Perdido Sokağı İstasyonu'nu günümüz dünyası ile kıyaslamak, tüm uçlarda ırklara ya da şehrin havasına rağmen mümkün. Zira mafya - devlet ilişkisine değinen ya da devlet sırlarına değinen bölümlerde her şeye rağmen size de tanıdık gelecek kısımlar olacağından eminim.

China Mieville bildiğim kadarıyla, lütfen yanılıyorsam düzeltin, İngiliz İşçi Partisi üyesi. Bu vesile ile kitaplarındaki genel havada (Kral Fare'de sosyalist bir babanın ölümü ile başlayan süreçte oğlunun sürüklendiği macerayı hatırlayalım, örneğin) yine kendi ideolojisinden parçalar görebiliyoruz. Örneğin hikaye boyunca etkisi hissedeceğiniz işçilerin grevi ve devletin bu greve yaklaşımı, bastırma ya da susturmaya yönelik girişimleri her ne kadar kurgu bir ülkede ve zamanda geçiyor bile olsa size fazlasıyla tanıdık gelecektir.

Öte yandan Lin karakteri üzerinden bağlı olduğu sosyal çevreden kopuş, kendi kültüründen ve geçmişinden bir şekilde uzaklaşmaya çalışma, yeni bir dünyaya açılma çabası içindeki genç bir kadın örneği üzerinden de uyum sağlama ya da aidiyet hissini oluşturmaya çalışan bir sanatçının, bir kadının hikayesini okuyabilirsiniz.

China Mieville'i durup durup yeniden alkışlamak için bahaneler aramıyorum ancak kitabın başına yerleştirdiği haritaya kitabın sonunda dönüp tekrar baktığınızda o harita size üç boyutlu vere her bir noktasında gerçek hayatı görebileceğiniz bir kuşbakışı sunacak. Şehir ve içindekiler sizin için o kadar detaylı tanımlıyor ve öylesine gerçekçi anlatılıyor ki, Yeni Croubzon bir süre sonra avcunuzun içi kadar iyi bildiğiniz bir yer haline geliyor. Her köşeden ne çıkabilir, siz de biliyor gibi olacaksınız. Ancak, elbette bu bile sizi bir sonraki sayfada bekleyen süprizlerin şaşkınlığından alıkoyamayacak.

Her bir satırında kovalamaca, macera ve süprizlerle dolu, kurgunun üstatlarından bir yazardan, mükemmel bir kitap, mükemmel olduğundan emin olduğum bir seriye başlamak istiyorsanız yolunuzu siz de Perdido Sokağı İstasyonu'ndan geçirin.

Hiç yorum yok: