Çocukken,
belki çoğu çocuk gibi ben de "uzaya gitmek" istiyordum. İtfaiyeci
olmaktan vazgeçtikten sonra bu hayale kapılmıştım. Zamanla, dönemin (ve o
dönemden aklımda kalan tek) bilim dergisi olan dergiye denk geldikçe çoğunu
anlamadan ama büyük bir dikkatle okuduğum evrene dair bilgilerin de ışığıyla
biraz daha aklıma almaya başladıkça, yine aynı yayınla ilgili, çocuklar için
hazırlanan kitapları okudum. Sonra o derginin çocuklar için olanı çıkmaya
başladı, onu anlayabildiğim için rahat rahat okudum =)
Fen
bilimleri yerine sosyal bilimlere yönelmemin ardından da bu ilgi sönmedi;
çocukluk merakı yerini cidden bir ilgiye bıraktı; zamanla Stephen Hawking, Carl
Sagan gibi hemen hepimizin bildiği isimlerin kitapları okumaya başladım.
Aslında fen bilimleri ile araya bir sınır çekmeye gerek yok, tamamı
"insan"ı içeriyor; örneğin Carl Sagan'ı herkes okuyabilir, okur,
okumalı - gibi.
Şu an
sıklıkla konuyla ilgili okumalar yapamasam da, Arizona Üniversitesi Astronomi
Bölümü'nde profesör olarak çalışmalarına devam eden İngiliz uzay bilimci Chris
Impey'in Evrenin Doğuşu adlı kitabıyla yeniden aklımın sınırlarını zorlayan
sınırsız evrene dair bir şeyler okuma şansım oldu.
Ay'ın
gezegenimiz ile olan ilişkisi, sıklıkla günlük hayata yansıyan ya da yansıdığı
iddia edilen etkisi, insanlık tarihinden günümüze kalan tarihi kalıntılarda
çıkış noktası olduğu kayıtlar gibi bilgilerle ilk bölümde okuru karşılayan
yazar, güneş sistemi ve zaman konusu üzerinde durarak devam ediyor. Tarih
boyunca zamanı ölçmek - belirlemek için girilen çabalarla beraber, Doppler
ölçümü konusunu da işliyor. Gezegenlerin kütleleri hakkında bilgi sağlayan bu
yöntem, konuyu merak edenlerin ilgisini çekebilir. Yani oturduğumuz yerden
karşıdaki dağın kütlesini hesaplayamayacağımızı düşünürsek, evrenin bir
ucundaki gezegenin kütlesinin nasıl dünya üzerinden hesaplanabileceği merak
edilmemesi mümkün olmayan bir konu gibi, değil mi?
Genelde,
konuyla ilgilendikçe beni benden alan ve bir süre gerçekten meraktan öldüren
kara delikler konusu da elbette kitapta yer alıyor. Sırf bu konu için bile
kitabı okuyacaklar arkadaşlarım var, eklemeden geçemeyeceğim =) Büyük
yıldızların ölümü sonrasında oluşan ve gizem dolu olarak bildiğimiz kara deliklerin
oluşumu hakkında kolay anlaşılır ve süreci adım adım anlatan bir açıklama veren
Impey, maddenin kara delik içindeki konumu hakkında da okuru aydınlatıyor.
Farklı bilim insanlarının kara delikler üzerine ortaya koydukları tezleri de
metne dahil eden yazar, bir kara deliğin içine düşülmesi durumunda olacakları -imkansızın
satırlara yansıması- da anlatıyor. Tabi tüm bunların sadece farazi olduğunu
kendisi de belirtiyor zira bir kara deliğe o kadar yaklaşmak imkansız, diyor.
Ardından, kara deliğe giren bir insanın görebileceği muhtemel şeyleri
açıklayarak, hiç göremeyeceğimiz inanılmaz bir şeyi bizlere sunarak, kitabı
okuduktan sonra dört duvar arasında olmanın dayanılmaz gerçekliği ile baş başa
bırakıyor. Ya da şöyle diyeyim; dünyadan dışarı bir adım bile atamayacağız. O
şanslı insanlar arasında bu blog'un yazarı ve okuyanları muhtemelen olmayacak.
Olmayacak =/
Kara delik
konusunu aşırı uzatmanın ötesinde, kitap gerçekten, elbette, bundan daha
fazlasını ve aynı derecede ilgi çekici konuyu barındırıyor. Örneğin gerçekliği
konusunda şüpheye düşüyorsanız, karanlık madde adlı bölümde detaylı incelenen
bu konu hakkında alacağınız cevap; evet var, oluyor.
Neden Yokluk
Değil De Varlık Var? adlı bölümde, adından da anlaşılabileceği üzere, hatta
sırf adına bile bakarak bizleri ontolojinin kolların atıyor.
Diğer
bölümleri tek tek yazmadım ancak Çoklu Evren adlı bölümde, zamanda yolculuk,
Donnie Darko, paralel evrenler gibi konular jet hızıyla aklıma geldi ve o
sırada büyük ihtimalle bölüm boyunca nefesimi tuttum.
Say
Yayınları'ndan çıkan Evrenin Doğuşu, meraktan ölmek yerine bilerek ölmeyi
tercih edenler için evrenin sırlarına sayfalar üzerinden bakmanızı sağlıyor.
4 yorum:
Benim de aklımı başımdan alıyor bu konular. O sonsuzluğu düşünmek, gökyüzünü izlemek, karadelikler, karanlık madde, yıldızlar, galaksiler... Bulunduğum durumdan uzaklaşmanın, bambaşka alemlere dalmanın en gizemli, en güzel yolu bunları düşünmek. Cosmos'u izledin mi?
İzledim - ama belgesel olan Cosmos değil mi?
Evet, benim bildiğim bir tek o var ama. Başka Cosmos var mı ki?
Belki benim bilmediğim başka bir Cosmos daha vardır diye düşündüm =)
Yorum Gönder