BİR AİLE OLMAK
"Hepimiz
Tamamen Kendimizi Kaybettik", Amerikalı yazar Karen Joy Fowler'ın
yarattığı ailenin benzersiz hikayesini çok güzel özetleyen kitabının adı. "Kendimizi
kaybettik" ifadesi, normalin dışına çıkan bir ailenin bireyleri üzerinde
yarattığı çok yönlü sonuçları da vurgular şekilde. Zira anlatıcı olarak
karşımıza çıkan Rosemary Cooke karakterinin beş yaşındayken ayrı düşürüldüğü
ikiz kardeşi ardından kendisini tamamlayan bir şeyi kaybetmesinin, diğer
yarısını kaybetmesinin, ardından ailesindeki bireylerin içine düştüğü açmazla
birbirlerinden uzaklaşarak birbirlerini "kaybetmelerini" işaret
ettiği gibi, aynı zamanda dışarıdan bakıldığında, hikaye içindeki başka
karakterlerin ya da hikayedeki toplumun gözünden bakıldığında da çizdikleri
"farklı, kendini kaybetmiş gibi duran, garip" aile portresini
pekiştirecek nitelikte. Buna ek olarak, okura sunulan hikayenin farklılığına da
çok net biçimde vurgu yapan bir ifade.
Anlatıcı
karakter Rosemary ile yola çıkan okur
olarak biz, hikayenin ortasından başlayarak ilk başta öncesini, daha sonra da
sonrasını öğreniyoruz. Bu arada hikayenin ortasından da bağımız kopmuyor. Yani
farklı bölümlerde farklı zaman dilimlerinin hikayesini öğreniyoruz, zaman
üzerinde bir o yana bir bu yana kayarak Cooke ailesinin gizemli, karmaşık, sıra
dışı yaşamının tozunu biraz daha silerek, gerçeğe, olan biteni kavramaya
yaklaşıyoruz. Rosemary'nin susmak bilmeyen bir çocuk olmaktan, nasıl daha fazla
susma haline geçtiği, sakin ve durağan hayatı içinde okura sunulan bir
başınalığının sebeplerinin ne olduğunu yavaş yavaş öğreniyoruz. En nihayetinde
okuru uzun sayfalar boyunca merakta bırakan sorulara cevaplar bulduğumuzda ise,
sonrası için başka bir merak kümesinin içine düşüyor ve bir dramın içinde
gezinmeye devam ediyoruz.
Anne, baba,
abi ve ikiz kız kardeşlerden oluşan Cooke ailesinin bireylerinin arasındaki
ilişki oldukça ilgi çekici. Ailede birbiri yüzünden "kurban" konuma
düşmeyen birey neredeyse yok gibi. Sorumlu, en başta sürekli babaymış gibi
sunuluyor. Aslında düşündüğümüzde ailedeki her bir bireyin diğeri üzerinde
yıkıcı etkisi olduğunu görmemek de mümkün değil. Geçmişle olan hesabı asla
kapanmayan bu ailenin birbiri üzerinde yarattığı yıkımın sonucunda yarattığı
"mutsuzluk ve pişmanlıktan yakasını kurtaramayan bir hayata mecbur"
bireyler; başta anlatıcı ve baş karakter Rosemary üzerinden rahatça
görülebileceği üzere. Yıllar önce verdikleri bir karardan dolayı, verdikleri
başka bir kararın arkasında duramayacak hale gelmelerinin etkisi, Cooke aile
için yıkımın başlangıcı oluyor. Ve bu yıkım, kitabın başından sonuna dek her
şeyin belirleyicisi oluyor.
Bu benzersiz
ailenin her bir bireyin üzerine yapışan bir pişmanlık hali, kendinden
memnuniyetsizlik ve saplantılarla dolu hayatları içinde karşımıza çıkan konu
ise sadece bir aile hikayesi olmuyor. Evet, iletişim sorunları ve
anlaşmazlıklar bir yana, mesafeler bir yana, ailenin gizemli biçimde ortadan
kaybolan bireyleri bir yana, karşımıza çıkan bir diğer dram ise insanlar ve
hayvanlar üzerinde yapılan deneyler oluyor. İnsan denekler ve hayvan denekler
kullanılarak yapılan bilimsel araştırmalar, hayvan hakları kitap boyunca sık
sık sorgulamanızı bekler biçimde karşımıza çıkıyor. Deneğin ve amacın birbirine
karıştığı, amaçların sonuca varamadan gerçeklik karşısında yenik düştüğü
durumlarda okurun bir yandan insan, bir yandan da hayvan hakları hakkında
düşünmesini bekliyor Karen Joy Fowler.
2014 Pen -
Faulkner Ödülü, 2014 California Edebiyat Ödülü sahibi ve 2014 Man Booker
finalisti, Aylak Kitap'tan Türkçe ilk basımı 2015'in ilk ayında yapılan "Hepimiz
Tamamen Kendimizi Kaybettik", okuru bekleyen büyük bir sürprizle kendisini
merakla okutacak etkileyici bir hikaye sunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder