Gülnur
Acar-Savran ve Nesrin Tura Demiryontan'ın derlediği Kadının Görünmeyen emeği,
içinde dört farklı makale barındıran, yine herkese tavsiye edebileceğim bir
kitap.
Özel
mülkiyet kavramının ortaya çıkışı ve bunun ardından işbölümünün cinsiyetlere
dayalı hala gelmesi ve bu süre içinde kadının toplum içindeki konumunun geldiği
hal, ilk bölüm olan "Sınıflı ve Devletli Toplumların Kökenindeki Mülkiyet
Biçimleri, Politik İktidar ve Kadın Emeği" adlı makalenin başlangıcında
okuru karşılıyor.
Evlilik
biçimlerinin değişen boyutunun, anayerli ve babayerli toplumların arasındaki
etkileşim ve zamanla bu dengelerin nasıl değiştiği bu bölümde irdeleniyor.
Değişen üretim tarzlarının ailenin temel yapısı olarak sürekli ve sürekli
sunulan başta aile olmak üzere toplumun diğer alanlarına nasıl yayıldığının
çıkarımını yapmak da burada mümkün.
Akrabalık
bağına bağlı gelişen mülkiyet hakkının, akrabalık ilişkilerinin ve ailenin
kadın aleyhine gelişen süreci içinde değişen sosyoekonomik ve politik değişim sonunda
kadın emeğinin nereden nereye geldiği anlatılıyor.
Bir sonraki
"Baş Düşman" adlı makalede kadınların ortak noktası olan
"ezilmişliği" ilk vurgulanan konu. Ev emeğinin toplumsal üretim
içinde makineleşme - kapitalizm ile birlikte uğradığı değer yitimi, kadın
emeğinin makineleşme sonrasında uğradığı "şok" ele alınıyor. Ev içi
işbölümü, ev emeğinin ve kadın emeğinin ücretlendirilmesi konularında hemen
hepimizin de bir şekilde maruz kaldığı haksızlıklar makalede incelenen
konulardan bazıları.
Üçüncü
makale "Ev Emeği Tartışması ve Ötesi", Christine Delphy ve John
Harrison üzerine Maxine Molyneux'nun eleştirilerini kapsıyor. Kadınların
ezilmesinin emek üzerinden işlendiği bu makalede tartışılan konular daha önce
konuya yazarla aynı ya da yakın pencereden bakan okumalar yapanların hatırlayacağı
ya da katılacağı karşı çıkışlar ya da onaylamalarla işleniyor. Kamusal alan
dışında ve makineleşme sonrasında iyice toplum dışına itilmiş kadınlar ev içi
emeği, aile kurumu, kapitalizm, emeğin ücretlendirilmesi makalenin ana konuları
içinde sıralanabilir. Burada şöyle bir nokta var ki değinmeden geçemeyeceğim;
kapitalizmin kadını ücretsiz ev içi emeğe yönlendirirken bir taraftan da
ailedeki erkeği kapitalizm için var gücüyle çalışmak zorunda oluşu konusu
üzerine yazılan makalelere en azından ben çok az yerde denk geldim,bunun
makalede yer alması bence çok iyi. Bence, zaten burada sorun toplumsal cinsiyet
dayalı işbölümü. Kadını eve hapseden de erkeği dışarıda uzun saatler boyunca
çalışmaya mahkum eden de eşzamanlı incelenmeli, tartışılmalı...
Son makale
"Marksizmle Feminizmin Mutsuz Evliliği" (Heidi Hartmann) hakkında bir yazım zaten blog'da
mevcut; o yüzden sizi o yazıya yönlendireyim eğer merak ediyorsanız. Burada
tekrar yazmak istemedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder