Cennette işlenen bir cinayet, kulağınıza kadar nasıl gelebilir?
Ülkenize dönerken çıkan bir aksilik yüzünden LA’de geçireceğiniz son bir
gece, hafızanızın bir kısmında bulanıklık olduğu, bu yüzden de biraz gerilmiş
halde bankta oturup sigara içerken desem?
Neil Gaiman’ın Craig P. Russell’in çizimleriyle vücut bulan çizgi roman Cinayet
Sırları’nda, cennette işlenen bir cinayet, bizzat cinayetin aslını astarını
bilen kişi(!) tarafından işte böyle bir anda, böyle bir gecede kahramanımıza
anlatılıyor.
Raguel, cennetten Los Angeles’a (melekler şehri... bu bir tesadüf
olamazdı, hatırlarsanız belki Angel’daki Angelus örneğini de verebilirim) gelen
bir melektir ve sigara istemek için kahramanımızın yanına oturduğunda, bir
sigara karşılığında ona sunduğu hikaye, yeryüzünde duymaya pek alışık
olmadığımız türden bir hikayedir. Tanrı’nın intikam alması için bizzat
görevlendirdiği bir melek olan Raguel, tasarım bölümünde çalışan ve en son
“aşk” için çalışan bir meleğin öldürülmesini araştırmakla görevlendirilir.
Yapması gereken, beklenildiği üzere cinayet sebebini ve katili bulmaktır.
Katili okurken siz de bulabilirsiniz; biraz kafa yorunca bir kaç
tahmininizin sonunda doğru meleği bulabilirsiniz ancak benim bahsetmek
istediğim, biraz da spoiler içerecek biçimde, cinayetin aydınlanması sonrası.
İsterseniz kitabı okumamış olanlar buradan sonraki kısımları okumasın.
* * *
Söylemek istediğim belki olan biten her şeyin, bir sigara ikramı ile
başlayan bu sürecin, tıpkı kahramanımızın üzerinde dissosiyatif amnezi yaratan
durumun tamamen aynı olması. Okurken dikkatinizi çekeceği üzere, hikayenin
sonunda, uçakta (ya da uçaktan inince sanırım) bir gazete haberinde yeni bir
cinayet görüyor. Tahmin edersiniz cinayette kimlerin katledildiğini. İşte benim
düşündüğüm, aslında bu cinayet ardından her şeyin aslında “olmadığı” ya da
gerçekten olduğu ve meleğin özellikle “intikam” ve “cinayet” kavramlarını
kahramanımızın yüzüne vurmak için geldiği. Ya da ben yanılıyorum, her şey
aslında bir tesadüftü.
* * *
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder