CAZIN BAŞKENTİDEKİ AZAP
Caz ve blues
denildiğinde çoğu insanın aklına ilk gelen şehir büyük ihtimalle New
Orleans'tır; bu yüzden de şehir, "Cazın Başkenti" olarak anılır.
Farklı etnik kökenlerin etkisiyle şekillenen efsanevi kültürel yapısı içinde
New Orleans, ülke içinden gelen ya da farklı ülkelerden gelen insanlar için bir
cazibe merkezi olmaya uzun yıllardan beri sürdürmektedir.
Şehrin
efsanevi kültürel yapısı ve festivalleri, müzik dolu sokakları her ne kadar
uzaktan bakınca tablo gibi gelse de, şehrin yakın dönemi de kapsayan zamanları
dahil olmak üzere tarihi, bir çok acı veren detayı da içeriyor (gerçi içermeyen
yer var mı dünyada?). Bir liman şehri olarak kendilerine iş fırsatı sunan
coğrafi konumundan az çekmemiş şehir; kasırgalar ve sellerle yıpranmış; farklı
kökenlerden gelen insanların bir arada yaşama çabasını gölgeleyen ırkçı hareketlerin
karanlığını yaşamış...
New Orleans
Cinayetleri de, şehrin yaşadığı kötü bir dönemin Ray Celestin kaleminden çıkma
kurgusu olarak okuru bekliyor. Savaş sonrası dengeleri alt üst olmuş New
Orleans'ta, mafyanın hüküm sürdüğü bir şehirde, aralıksız yağan yağmurun, peş
peşe yakılan sigaraların, fonda caz müzik eşliğinde acımasız bir ırkçılıkla
mücadele eden bir toplumun başına felaket olarak çöken "Baltacı"
katilin hikayesini anlatıyor. Birbirinden bağımsız halde hareket eden ancak bir
yandan da birbirleriyle bir şekilde bir ilgileri, bağları olan farklı
karakterlerin Baltacı'yı bulmak için giriştikleri çabayı, her birinin kendi
hayatlarında topluma karşı var olabilmek adına verdikleri mücadele ile birlikte
ele alıyor. Katilin peşinde ilerleyen hikayede kurbanların acısı bir yana, her
bir karakterin ırkçılık karşısında bir şekilde girdikleri savunma ya da
dışlanma da satırlara yansıyor.
Baltalı
katilin kol gezdiği şehirde, bir plana göre işlendiği belli olan, kurbanların
ortak yanlarının olduğu ve bir sistem içinde, neredeyse "imza
atılarak" bitirilen cinayetler işlenmektedir. Acımasız, vahşi ve nefret dolu bu cinayetlerin arkasında yalnız
bir deli mi vardır, yoksa iş bir kişiyi aşmış, büyük bir planın bir parçası
mıdır? Profesyonelliği ile polisin ilerlemesini zorlaştıran, geride ipucu
olarak yalnızca tarot kartları ve vahşetinin kurbanlarını bırakan baltalı
katil, sıradaki cinayetlerinden biri için bir mektupla uyarıda bulunur: O gece New
Orleans'ta cazın yükselmediği tek bir ev, tek bir sokak olmamalıdır. Cazın fon
müziği eşliğinde alarma geçen polis, müziğin ve eğlencenin hakim olduğu gecede
katile yaklaşmaya çalışacaktır.
New Orleans
Cinayetleri için yalnızca polisiye demek biraz yetersiz kalıyor; içerdiği dram
ve dönemi yansıtırken kullandığı detaylar bu tanımın kısıtlayıcılığından
kurtulmasını sağlıyor. Savaşın ardından travmalarla şehre dönen onlarca gazinin
sorunlarından tutun da yasaklar içinde yaşamaya çalışan, iteklendikleri muhitlerinde
kendi egemenliklerini kuran ve kendilerini savunmak adına tehlikeli boyutlara
ulaşan önlemler alan farklı etnik gruplar; rüyaların ve özgürlüğün ülkesi
olarak geldikleri Amerika'da ancak ve ancak dışlanan insanlar...
Her bir
karakterin kendi hayatında öne çıkan sorunlar, romanın dram yönünü
güçlendiriyor: Siyahi bir kadınla evli olan ve bu evliliği herkesten gizleyen
dedektif Michael Talbot, Talbot'un mafya ile olan ilişkisinin ispatlanması için
kurulan planda yıllar önce hapse girmesine sebep olduğu, Baltacı cinayetlerini
çözmek için mafya tarafından görevlendirilen ve hapisten çıkar çıkmaz bu işe
koşan, İtalyan asıllı eski polis dedektifi Luca D'Andrea ve dedektiflik
bürosunda çalışan, ancak kendi ırkını gizleyerek bir işe giren Sherlock Holmes
hayranı Ida. Farklı karakterlerin araştırmalarına farklı bölümlerde yer vererek
ilerleyen romanda, her bir karakterin New Orleans'ın bir yüzünü anlatması gibi
bir durum da karşımıza çıkıyor. Her birinin farklı etnik kökenlere sahip
karakterler olarak hikaye içinde yer alması da dikkate değen ve New Orleans
Cinayetleri içindeki tarihsel gerçekliği, şehrin yapısının yansıtılması için
özellikle öne çıkarılan bir nokta olarak değerlendirilebiliyor.
Abartıya
kaçmadan, koşturmayı ve cinayetleri dallanıp budaklandırmadan ve okuyucuyu
rahatsız etmeden anlatan, okuyucuyu kendisine bağlamak için hiçbir ucuz yolu
kullanmayan bir roman New Orleans Cinayetleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder