Bertrand
Russell'ın en göze çarpan özelliği, belirli kitaplarının gerçekten herkese
hitap ediyor oluşu. Bence onlu yaşların başından ölene dek Russell okunabilir.
Aynı kitapları dönüp dönüp de okuyabilirsiniz ya da altını çizdiğiniz satırları
arada açıp şöyle bir göz atabilirsiniz. Elinizin altında her zaman toplum,
kültür, vicdan, insan gibi kavramlar hakkında rahatlıkla okunabilecek bir
kaynak olarak kalacaktır daima Russell'ın kitapları.
Etik, Toplum, Siyaset adlı eserinde Russell geçmişten başlayan ve doğal olarak kitabın
yazıldığı dönemin güncelliğinde son bulan, geleceğe dair çıkarımlarını
paylaştığı bir çok yazıyla, birbiriyle ilintili konuları işliyor.
Etik inancın
oluşumundan itibaren etik kavramı üzerine sorgulamalar yapan yazar, tarih
boyunca toplumlar üzerinde yön verici, cezalandırıcı, caydırıcı etkisi bulunan
etik kavramının kaynaklarını siyasi ve dini-ahlaki olarak tanımlıyor.
Tabulardan doğan ilkel ahlak ile yasaklanan eylemin gerçekleşmesi durumunda
yaşanacak yadırganmayı - kötülenmeyi caydırıcı bir şekilde içinde barındırdığı
için, yaptırım gücü de olacaktır, sonucunu çıkarabiliriz. Mesela şöyle; size
doğru gelen bir eylemin, toplumda kabul görmeyeceğini bildiğiniz için bu eylemi
gerçekleştirmezsiniz. Ancak bu eylem sizin için, sizin beyninizde yine de
"doğrudur". Bireysel doğrularınızdan, çıkarımlarınızdan bağımsız
olarak sizi bir eylemi yapmaktan alıkoyan şey ise - e size doğru geldiğine göre
- aslında mantık olarak size "doğru olmayan" olarak görünmeyecektir;
ama yine de siz o eylemi yapmayacaksınız. Benim bu anlatımım azıcık karışmış
gibi görünse de, kendi hayatınızdan bir çok minik örnekte dahi Russell'ın
bahsettiği etik inanca dair bu durumu bulabileceğinizden eminim.
Otorite
kavramını da metin içinde sorgulanıyor. Dünyevi otoritenin mutlaklığının
aslında tabansız olduğunu, kalıcılığının garantisinin olmadığını öne sürüyor
Russell. Fakat bireyin bir otoriteyi tanımasının ancak vicdani bir onay
ardından gerçekleşebileceğini söylüyor. Yani sizin vicdanınıza, etik
anlayışınıza uymak "koşulu ile" dünyevi bir iradenin üzerinizde
otorite kurmasına izin verebilirsiniz. Ya da göz yumabilirsiniz.
Ahlak
kuralları üzerine olan bölümde ise karşımıza aslında ahlaken doğruluğun ya da yanlışlığın
asla ispatlanamayacağı savını getiriyor yazar. Ayrıca ahlak kavramını iki
farklı yönden açıklıyor; birincisinde birey için ahlak Tanrı'ya itaat iken;
diğerinde ahlak, toplumdaki etik kuralların bireyce uygulanması/kabullenmesi
olarak sunuluyor.
Doğru ve
yanlış kavramlarının genel-geçer bir zemini sağlanamadığından bu kavramlardan
"doğru"nun etiğin temeli olarak öne sürülemeyeceğini belirten yazar,
bu imkansızlığın toplumlar arasındaki doğru - yanlışa atfedilen şeylerin
çeşitliliğinden - farklılığından kaynaklandığını söylüyor. Şöyle bir
düşünürseniz; anne babanızdan tutun da iş yerindeki arkadaşlarınıza kadar
etrafınızdaki çoğu insanda sizin için doğru olmayan çoğu davranış, alışkanlık
vs. görebilirsiniz. Kaldı ki binlerce kültürün barındığı bir gezegende elbette
doğru ve yanlış kavramlarını "etik" ve "etik olmayan"
davranışları tanımlamada kullanamadığımıza şaşmamak lazım.
Günah
duygusunun sebepleri konusunda fikirlerini öne süren yazar, günah duygusunun
illaki de Tanrısal olması gerekmediğini belirtiyor. Ebeveynlerden gelen
onaylanma hissinin de (doğal olarak onaylanmama korkusunun da) günah fikrinin
oluşmasında etken olabileceğini vurguluyor.
Öngörü
konusunda ise özellikle değinmek istediğim bir kaç sayfa var; yazar öngörünün
insanı hayvandan ayıran en büyük özellik olduğunu belirtiyor. Ancak verdiği
örneklerde de görebileceğimiz üzere öngörü aynı zamanda bireyin hayatında ağır
bir yer kaplayarak çoğu zaman içgüdülerini geri plana atmasına sebep olacak
kadar bireyi körelten bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Kısaca şöyle
açıklayım; öngörüsü yüzünden gelecek için plan yapan bir genç önce en güzel
yaşlarını üniversiteye hazırlanmakla geçirir; ardından iyi yaşayabilme şansı
için delicesine çalışır; ailesi olduğunda çocuğunun geleceği için kendisini
paralar ve sonunda... Aşırı ihtiyatlı olmanın sonunda; kendisinden geriye bir
şey kalmaz. (Bu örnek kitapta vardı, kısaltıp, bir kaç ekleme yaptım
diyebilirim.)
Okuması
kolay, kolay anlaşılır ve verdiği örneklerle yer yer insanı okuduklarına
inanamayacağı bir hale sokan, güzel bir kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder