Bir salı
sabahı (bugün) her zamanki gibi sabahın köründe kalkıp sıradaki kitapla
buluşmak için masanın başına oturdum ve neredeyse dakikalar sonra (böyle
yazınca da 15 dakika falan gibi anlaşılacak gibi oldu sanki) Roy Boyne'un
Foucault ve Derrida'da Feminizm ve Ayırım adlı kitabını bitirdim.
Kısa bir
makale. Ayrıca takdir edersiniz ki bir şeyi detaylı bir incelemeye tabi tutmak
genellikle daha uzun sayfaları kaplayacak bir çalışma olur. Bu yüzden baştan
belirteyim, bahsettiğim sebepten ötürü derin derin bir inceleme söz konusu
değil. Ha yeterli mi? Evet. Özellikle konuyla ilgili okumalara yeni başlayanlar
için okunacaklar arasında kesinlikle yer almalı. Öncesinde Foucault ve Derrida
ile tanışmış olmalarının - haliyle - büyük avantajı olacak zira özellikle her
iki ismin de ilk akla gelen eserleri makalenin ana hatlarını oluşturuyor.
Foucault ve
Derrida'nın ortak noktası ve bu kitapta bir araya gelmelerinin sebebi, metinde
de belirtildiği üzere ayırımı tanımlama ve doğrulama çabaları. Her ikisinin farklı
yöntemleri de olsa sonuç olarak ayrımı yadsımıyor oluşları, farklılıklarıyla ve
bazen de birbirlerinden üstün ya da eksik oldukları yönlerle karşımıza çıkıyor.
Cinselliğin
Tarihi adlı yapıtında Foucault'nun cinselliği 19. yüzyıl kapitalizmi kapsamında
ele almasına değiniliyor ve kapitalizmle beraber cinsellik üzerinde değişen
algıyı ortaya koyuyor. Şöyle ki; Foucault'ya göre kapitalizmle birlikte
cinsellik, bir fayda aracı olarak tanımlanmaya başlıyor. Bu fayda aracına
dönüşümünün ise elbette denetimsiz olması mümkün olmuyor; sistem kendi içinde
oluşturduğu yeni normlarla cinselliği kapitali besleyecek daha fazla işgücü
yaratması açısından denetim altında tuttuğu bir araç olarak kullanmaya
başlıyor. Cinselliğin üretimle bağdaştırılması ardından ise üretimden uzaklaşan
cinsellik anormal görülmeye başlanıyor; yani bu anormalliğin parçası olmamak
için cinsellik - yok edilemeyeceğinden dolayı - bazı istenmeyen durumlar ortaya
çıkıyor, diyeyim.
Kadının ve
eril erkin yaratımının/varlığının Derrida'nın açısından irdelenmesiyle makale
devam ediyor. Ancak Derrida için şöyle bir eleştiriyi de makalede görmek
mümkün; Derrida eril erkten vazgeçmeyi mi savunuyor yoksa eril erkin kendisini
mi savunuyor? Bunun haricinde Foucault'ya göre Derrida'nın bu durumda farklı
bir özelliği ortaya çıkıyor; ataerkilliği reddeden Foucault'nın yanında Derrida
bu olgunun varlığını öyle ya da böyle kabul ediyor.
Erkek egemen
ideolojinin eleştirisine Yunan mitolojisi üzerinden devam eden Foucault ile
beraber devam eden metinde, kapitalizmin eril ideolojiyi kendi "görünmez
el"i vasıtasıyla nasıl kendi çıkarları için kullanmaya devam ettiğine dek
ilerleyen analizler devam ediyor. Eril ideolojinin toplumda fayda sağlayacak
biçimde nasıl mantıklı bir görünüme büründürülüp topluma sunulduğu hatta bunun
benimsendiği ise metinde yer alan ve sorgulanan başka bir alan.
Tüm bunlar
sonunda ise metni kadın konusunda iki ismin birleştiği ya da ayrıştığı noktalar
üzerinden vurgularken, okuru sorgulamaya ve düşünmeye iten bir şekilde
sonlandırıyor yazar Roy Boyne.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder