Hemen herkes
sanırım bir kez, bir Sherlock Holmes macerasına tanık olmuştur. Benedict Cumberbatch
ve Matin Freeman'ın başrollerini paylaştığı BBC yapımı Sherlock adlı dizinin
son yıllara oyuncularıyla beraber neredeyse damga vurması, öte yandan da Robert
Downey Jr. ile beyaz perdeye yansıyan Sherlock Holmes karakteri, Arthur Conan
Doyle'u henüz okumamış bir çok insan için de yazar bir nevi "tanışma"
gerçekleştirdi. Umarım öyle olmuştur yani.
Kızıl Dosya,
Sherlock Holmes ve Dr. Watson'ın tanışmaları ardından, beraber çözdükleri ilk
vakayı ele alan bir roman. (Orijinal adı A Study In Scarlet olan eser,
Sherlock'ta da A Study In Pink olarak yer almıştı, Sherlock sevgimi ve diziye
olan hayranlığımı inatla gözünüze sokmaya çalışıyorum galiba şu an.)
Dr. Watson'ın
Sherlock'la tanışması ve bu sıra dışı adamın alışkanlıklarını, davranışlarını
benimsemeye başlaması, ev arkadaşlıkları ve aralarında gittikçe güçlenen
dostluk kısaca anlatılıyor, ardından bir cinayetle, kafa karıştıran bir
cinayetle karşılaşıyor ikili. Sherlock Holmes'un kendine has, düzenli bir
düşünme süreci sonucunda ancak hızla vardığı sonuçlarla hayranlık ve şaşkınlık
yarattığı bir sürecin ardından, katile yaklaşılıyor.
Roman iki
bölüm halinde; ilk bölümde tam bir polisiye hikayeye tanık oluyoruz. Ancak
ikinci bölüm, birden bizi yıllar öncesine, başka bir kıtaya taşıyor. Okumamış
olanlar için sürprizi kaçırmamak adına bu kısımdan bahsetmiyorum. (Dizinin
ilham aldığı-uyarlandığı eser bu olsa da, diziyle aynı değil, rahat olun,
diziyi izlemiş olsanız bile okuyabilirsiniz yani.)
Agatha
Christie'nin Hercule Poirot'su gibi Sherlock Holmes'un da gizemleri çözme
biçimi kendine has. Polisiye edebiyat tarihinin bu çılgın adamının inanılmaz
hafızası, yer yer duygusuz ve ifadesiz tavırları, kabalığa varacak dereceye
çıkan halleri bir yana, kuşku götürmez bir dahi olarak okura sunulması sanırım
daha uzun yıllar okunacak eserlerin kahramanı olarak yaşayacağının kanıtı.
Hafızasında işe yaramayacak bilgilere yer vermeyen, güneş sistemi konusunda bir
ilkokul çocuğu kadar bile bilgisi olmayan Sherlock Holmes'un bir saniye içinde
bir kişinin aile yaşamından tutun da o an aklından geçen ne varsa onu dahi
bilecek bir mantık sistemine sahip olması gibi enteresan özellikleri, amatör
dedektif tanımını biraz haksız bulamamıza sebep oluyor.
Sir Arthur
Conan Doyle'un efsane karakteri Sherlock Holmes bana her zaman Auguste Dupin'i
anımsatmıştır. Ancak bu durum, dönüp dönüp arada tekrar okuduğum öykülerin baş
karakterleri olan bu iki kahramanı da aynı ölçüde sevmeme engel olmadı.
Benim size
küçük bir önerim olacak; Kızıl Dosya'yı okumaya başladığınızda şu linkteki muhteşem parçalar da size eşlik ediyor olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder