Gonçalo M.
Tavares'in Beyefendiler adlı kitabını dün yağmurdan kaçarken trafiğe sıkıştığım
bir anda okumaya başladım. (Çantada acil durumlarda okunmak üzere kitap
bulundurmayı bu yüzden seviyorum işte, merak eden varsa - ki muhtemelen yoktur
ama- mp3 çalardan da kulağıma Ghost doluyordu).
Beyefendiler
farklı karakterlerin farklı bölümlerde anlatıldığı, bu anlatımlara da Rachel
Caiano'nun çizimlerinin eşlik ettiği bir kitap. Her bir karakterin çok keskin
özellikleri ve yer yer güldüren, ama çoğunlukla iç burkan yapıları var.
Karşımıza
çıkan ilk karakter Bay Valery; kendisinin mantığının sınırları şahsen benimkini
aşıyordu. Öyle bir adam düşünün ki yalnız, öyle bir adam düşünün ki evcil bir
hayvanı dahi sevmekten korkuyor, eşini ne gören ne de duyan var ama Bay Valery
evli, hayatı boyunca yaşadığı muhitin sadece beş sokağını biliyor çünkü her bir
sokak için ayırabileceği beş ayakkabısı var (Her sokağın ayakkabısına
bulaştığından, her sokak için ayrı bir ayakkabı). Neredeyse her bir farklı
sayfada Bay Valery'nin gündelik hayatımızda durup bir an dahi düşünmeden
attığımız adımlar ve sahip olduğumuz kanılar, otomatiğe bağladığımız hareketler
üzerindeki sıra dışı fikirlerini okuyoruz. Güldüğüm kadar hüzünlendiğim
kısımlarla Bay Valery'nin bölümünün sona geldim ancak son bölümde kendisinin
mantık sınırlarındaki bir sonla karşılaşmak, o hüznü ve yalnızlığı pekiştirdi.
İkinci
karakter ise Bay Henri. Absent ve ansiklopedik bilgi tutkusuyla hayata dair bir
çok fikrini gözlemlediğimiz Bay Henri, düşünce sistemini absent olarak
açıklıyor. Susmaya ve paylaşmamaya karar verdiği anı ise yine bir bardak absent
ile noktalıyor.
Bay Brecht
ile devam eden kitapta, (isim dikkatinizi çekmiştir), karakter boş bir salonda
olmasına rağmen hikayeler anlatıyor. Çizimlerle bezeli olduğunu belirttiğim
kitabın bu bölümdeki çizimlerin bir başka özelliği daha var; şöyle ki bu bölüm
başında bir salonun uzak bir köşesinde bir karaltı gibi görünen karakterler her
bir sayfanın ardından gittikçe daha çok belirginleşiyor ve yaklaşıyor; boş salon,
her bir öyküyle beraber dolmaya başlıyor. Bu öyküler çok etkileyici, bir
satırdan ibaret olanları dahi yer yer insanın kalbini sızlatacak denli etkili.
Bay
Juarroz'un hayatında insanları yer yer sinirlendirecek denli sıra dışı
fikirlerine tanık olduğumuz bölüm ise kendisinin yaşama sevgisi ve yaşama
katlanabilme sistemini içeriyor.
Bay
Calvino'nun enteresan rüyaları ile sona yaklaşan kitapta, karakterin hayata
katlanmak için geliştirdiği çözümleri ve aslında yaşamını zorlaştıran bir çok
düşüncesinin garipliklerini okuyoruz. Uzun bir yolculuk olarak tasvir edilen
yaşamının, amacına ulaşıp vardığı noktada sonlanması gibi, acıklı bir hikayesi
var kendisinin.
Son olarak
Bay Walser, bir ormanda yapayalnız yaşayan, büyük umutlara sahip, diğer
karakterler gibi farklı yapısıyla kitabın sonunda bizleri uğurlayan isim
oluyor.
Bir gecede
bitirilebilecek bir kitap. Beni en çok etkileyen bölüm ise Bay Valery oldu
çünkü yalnızlığı kalbimi sızlattı. Gülmek, düşünmek, hüzünlenmek (ama bu acı
çektiren bir duygu değil, hüzün iyidir biliyorsunuz) istiyorsanız, bu enteresan
kitapla tanışın.
2 yorum:
Yazarın çok çok enteresan biri olduğunu biliyorum ''Kudüs'' adlı kitabını okumuştum... Çok başarılıydı ama kitabı sevdim desem olmuyor sevmedim desem olmuyor... o yüzden de bu kitaba çok baktım ama karar verememiştim.. sizin yorumunuzu gördükten sonra da sanırım okuyacağım... teşekkürler
@Gül Akça: Okuması pek keyifli; lafı uzatmadan derdini anlatabiliyor yazar.
Umarım beğenirsiniz.
Yorum Gönder