Mr. Why’ın Sonu hakkında sanırım
yazamayacağım. Çünkü o kadar beğendim ki, okumaya başladığım gün ve bitirdiğim
gün arasında geçen iki gece boyunca uyuyamadım ve uyanık olduğum tüm zamanı
kitabı düşünerek geçirdim. Abartmıyorum. Scarlett Thomas’ın çağımızın en büyük
düşünürlerinden biri olduğu kanaatindeyim. Aynı zamanda büyük bir yazar.
Bilmek yetmez, bilmenin ötesine geçtiği an,
yazarın satırlarında neyi ne kadar bildiğini sırıtmadan hikaye içine
koyabilmesidir bence.
Bu yüzden çok şey bilen Scarlett Thomas, bir
yandan sorunlu bir aile içinde büyüyen bir kadından (kitabın kahramanı Ariel
Manto oluyor kendisi) bahsederken de, kuarklardan bahsederken de aynı anlatım
içinde kalıyor. Aynı sürükleyicilik. Sırıtan tek bir satır bile yok. Boşa
harcanan ya da fazlalık yapan tek bir kelime bile yok. Ve her şey öyle akıcı
bir anlatım içinde ki, size yabancı gelen kelime, kavram, isim her ne varsa
sizinle arasındaki mesafeyi kısaltıyor, tanışmışsınız gibi ilerletiyor
satırları.
Bir dahi olduğunu düşünüyorum.
Belki abartı gelecek ama tek düşündüğüm bu.
Bu kadın bence bir dahi.
Baş kahramanımız Ariel Manto. Bir doktora
öğrencisi. Ariel doktorasına başlayana kadar geçen sürede ve doktorası boyunca
ise bir dergiye aylık olarak yazılar yazıyor, geçmini böyle sağlıyor. Doktora
yapmaya karar vermesi ise bölümdeki profesörün Lumas adlı bir yazar üzerine
yaptığı dört kişiden fazla katılımın olmadığı konferansa gitmesi ve sonucunda
tanışmaları (aslında yazarın Mr.Why’ın Sonu eseri üzerine bu konferans). Lumas
hakkında çok kimsenin fikri yok, çoğu kimse duymamış bile. Ancak Ariel Manto
hem Lumas’dan hem de Mr. Why’ın Sonu’ndan haberdar olması profesör Burlem’in
dikkatini çekiyor, Ariel’in ilgilendiği “düşünsel deneyimler” ilgisini çekiyor
ve ona üniversitenin kapılarını açıyor.
Bir kitabın lanetli olduğunu bile bile onu
okur musun?
Burlem ile konferansın ardından konuşurken
her ikisi de bu soruya “evet” cevabını veriyor ve belki de bu cevap
beklediklerinden çok daha fazlasına mal oluyor.
Bir süre sonra Burlem kayboluyor.
İşte bu kadar. Buraya kadar anlattıklarım
kitabın girişinden bir kaç nokta aslında. Kitap, hikaye aslında Burlem’in
kaybolmasının ardından neredeyse bir yıl geçtikten sonra başlıyor.
Çünkü tek kopyası olan o kitabı,
üniversitenin bir bölümünün çökmesiyle beraber tatile girmesinin ardından, eve
gidiş yolunu değiştirdiği bir anda, karşısına çıkan sahafta tüm parasını vermek
suretiyle ediniyor.
Mr. Why’ın Sonu artık Ariel Manto’nun eline
geçiyor ve hikaye başlıyor.
Lanetli olduğunu bile bile onu okur musun?
Scarlett Thomas, Bizim Hazin Evrenimiz’de
beni adeta çarpmıştı. Orada da görülebileceği üzere yazarın popüler bilim,
fizik, felsefe alanında geniş bir bilgi birikimi ve bu konular üzerine
söyleyecek çok şeyi var. Ancak konulara yaklaşımı Bizim Hazin Evrenimiz’den
daha farklı Mr. Why’ın sonunda.
En ufak bir ipucu verip kitabı mahvetmekten
korkuyorum çünkü aynısı bana yapılsa sanırım sinirden delirirdim. Kitabın
devamına dair tek bir kelime etmeyi istemiyorum. Ama onun yerine eklemek
istediğim bir kaç nokta var.
Scarlett Thomas, röportajlarından okuduğum
kadarıyla sıkı bir bilim kurgu okuyucusu. İlk gençlik yıllarından itibaren. Bu
yüzden satır araların H. G. Wells adı görmeniz ya da Wells’in anlatıma yakın
noktalar bulabilmeniz olası (bunu özellikle kitap içindeki kitaptaki bölümleri
kastederek söylüyorum).
Kitapta, Ariel dolayısıyla hikaye içinde
işlenen “düşünsel deneyimler” ise akış içinde maddenin yapısından tutun,
düşünce ve bilincin yapısına kadar bir çok şeyin sorgulanmasına uzanan bir
yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu. Teorik fizik benim de ilgimi çektiğinden
(özellikle yirmili yaşlarımın başlarında ders çalışır gibi teorik fizik üzerine
okumalar yaptığımdan olsa gerek) kitabın neredeyse her bir satırı beni ayrıca
etkiledi.
Dil, dilin biçimi, oluşumu, algı, edebiyat, yapısökümcülük ele alınan konulardan bazıları. Keza zaman ve zamanın oluşumu, genel olarak zaman kavramı da kitapta uzun uzadıya ve büyük bir merak içerecek şekilde sorgulanan, yer verilen konulardan biri. Özellikle sıklıkla Jacques Derrida, Martin Heidegger gibi felsefenin ve varlık sorgusunun önemli isimleri de kitapta Ariel vasıtasıyla geniş yer tutuyor. Öylesine ilgi çekici ki, kendinizi "neden" diye sorgulayıp eksik hissedeceğiniz bir noktaya da gelebilirsiniz.
Ariel Manto karakteri hakkında eklemek
istediğim kısa bir not var; Bizim Hazin Evrenimiz’deki Meg (anlatıcı karakter
aynı zamanda, tıpkı burada anlatıcının Ariel olması gibi) karakteri ile Ariel
arasında o kadar yakınlık var ki, sanki Meg’in başından geçenleri okuyormuşum
gibi geldi bazen (Bizim Hazin Evrenimiz’i geçen yaz okumuştum çünkü). Özellikle
ailenin genel durumu ya da ilişkiler karmaşası ya da parasızlık, ısınma,
rutubet, arabaya benzin alma sorunu, kahve... Bana o kadar yakın geldi ki,
çünkü daha önceden tanıştığım ve bayıldığım bir karakterle yeniden karşılaşmış
gibi sevindim.
Kitap beni çarptı. Gerçekten. Yeniden fiziğe
dönmeye karar verdim. Önceki kitabı da hayatımda bir şeyleri değiştirmişti, bu
da değiştirdi. Bu başıma sık gelen bir şey değil. Sanırım yazarın dahi
olmasından kaynaklı.
Not: Evet, bu yazıya da belki daha sonra bir
şeyler ekleyebilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder