30 Mart 2014 Pazar

Kısa Kısa


Günlerden cumartesi. Oyumu kullandım geldim. Gelirken de yolda bu cadı oyuncağını aldım çünkü 26 yaşındaki her yetişkin oyuncak alır.

Ne okuyorum? Gördüğünüz üzere Lydia Millet - Çaresizlik Kuyusu.

Silo'nun yazısı hazır, yakında okuyabileceksiniz.

Silo'dan önce blog'a "Y: Son Erkek - Erkeksiz" çizgi romanı konuk olacak ama. Bugün içinde yazısını eklerim.

Siz neler yapıyorsunuz, neler okuyorsunuz?

25 Mart 2014 Salı

Kareler ve Sayfalar Tumblr'da!


http://karelervesayfalar.tumblr.com/ adresinden tumblr profilini de takip edebilirsiniz. Henüz pek bir içerik yok ancak yakın zamanda daha fazla fotoğraf, alıntı vs olacak.

Takipte kalın :)

22 Mart 2014 Cumartesi

Justin Cronin "On İki"

"Hayat en karanlık gecede bile yolunu bulur dostum."
Justin Cronin, On İki.

SONU GELEN DÜNYA FANTEZİSİ
Son yıllarda, özellikle Amerika çıkışlı dizi, film, kitap ve çizgi romanlarda sıklıkla rastlanan bir konu olmaya başlayan "dünyanın sonu" ya da daha başka bir dille anlatmak gerekirse, "dünyanın bilindik halinin sonu" ülkemiz sanat severleri için de ilgi çekici hikayeler sunuyor.

Çevrilen kitaplarla, televizyonda gösterime başlanan dizilerle ya da sınırları yok eden internet sayesinde kolay ulaşılabilir hale gelen tüm mecralar yoluyla ülkemiz içinde de kendisine ayrı bir kitle yaratmayı başarabilen post apokaliptik tarz örnekleri her geçen gün artıyor.

Konumuz bir kitap olduğuna göre, kitap örneğini ele alarak ilerlemekte fayda görüyorum.

Okuyucu için, neredeyse "gergin" bir durum oluşturan post apokaliptik hikaye anlatan bir kitabın, okuyucuyu bu denli gererken aynı zamanda kendisine nasıl sıkı sıkıya bağladığının sebepleri üzerinde kısa bir şekilde düşünmeyi tavsiye ediyorum.

Bildik dünyanın elden kayıp gitmesinin çekiciliği nereden geliyor? Neden okuyucu sahip olduklarının yittiği bir geleceğin içinde kendisini bu denli heyecanlı ve yaşıyor hissediyor?

Bunun öncelikli sebepleri arasında belki heyecan/macera hatta tehlike, ipin üzerinde yürüme riskini sever olması gelebilir. Ya da kendi bulunduğu stabil dünyası içinde asla içine düşmeyeceği bir geleceği anlatan bu hikayeler karşısında, kendi durumuna bakıp kendisini şanslı sayabilir. Eklemek istediğim bir diğer şey ise, böyle bir durum olduğunda nasıl davranması gerektiği konusunda kendisine bir hazırlık, bir ders veriyor olabilir. Bir gün dünyanın sonu gelirse, nasıl davranacağı konusu yaşayarak öğrenemeyeceği bir durum olduğundan, ancak henüz yaşanmamış bir kurgu üzerinden bunu deneyimleyebilir.

İpin ucunda, nükleer felaketler atlatmış ve hemen her an bir savaş beklentisi içinde olan günümüz dünyası insanı için, sanıyorum ki dünyanın sonunun yaklaşıyor olması dev bir hayal olmaktan ziyade, zamanı netleşmediği halde beklenen bir durum.
Bu sebeple, haklı olarak, belki saymadığım onlarca sebepten ötürü "o da artık sona doğru yol almaya hazır."

Ancak...

RAYINDAN ÇIKMIŞ BİR DÜNYADA YAŞAMAYI BAŞARMAK
Justin Cronin'in dilimize çevrildiğinde, hedef kitlesi içinde oldukça ses getiren romanı Hiçlikten Gelen Kız'ın devam kitabı olan On İki, ilk kitapta başlayan hikayenin sanırım en heyecanlı kısmını bizlere anlatıyor ve üçüncü (son) kitabın yakın zamanda çevrilmesi ihtiyacını doğuruyor.

Yapılan tehlikeli bir deneyin ardından işlerin çığrından çıktığı Amerika'nın bizleri beklediği hikayede, karşımıza son yıllarda fazlasıyla popüler olan ve neredeyse çoğu yazara ilk kitabını yazdıran "kan emiciler", On İki'de de karşımıza çıkıyor. Ancak rahat olun, tahmin ettiğinizden çok çok daha farklı bir "vampir" hikayesi var karşımızda. Zira yazarın mükemmel kurgusu ve olay yaratma yeteneği sayesinde ele aldığı konuyu taşıdığı çizgi, kitabın ikinci cildinin neden bu denli beklendiğini kanıtlar nitelikte.

Önce, 0 yılına dönerek deneyin patlamasının ardından hayatta kalan insanların bir araya gelme ve olan biteni anlama dönemini izliyor, ilerleyen zamanla beraber devlet ve ordunun işin içine girdiği ve bireysel çıkarların da ön planda tutularak yönetilmeye mahkum bırakılmış, sonu gelmiş toplumların düzensizlik içindeki düzenini okumaya başlıyoruz.

Yıkılan, dünyanın dev gücü olduğu halde yıkılan bir Amerika'da, insanların kendi kanunlarını ve gerçeklerle/sorunla baş etme, hayatta kalma ve dünyada yeniden yaşamı canlandırma adına giriştikleri çalışmalar ve yaptıkları planlar, okuyucu için en başta bahsi geçen "öğrenme" sürecini oluşturabilecek gibi duruyor.

Vampir konusu ise "Viral" olarak karşımıza çıkmakta. Yazar, yarattığı kan emiciler "Viraller" olarak tanımlıyor ve normal vampir anlayışımızın aksine, virallere farklı özellikler yüklemiş. Bu da elbette farklılaştırıcı noktalardan biri olarak kitaba bir artı puan daha kazandırıyor.

Justin Cronin'in tebrikleri hak ettiği bir kaç detayı daha eklemek istiyorum; ilk olarak kitaptaki kadın kahramanları okuyucuya sunuş biçimi. Baş karakter Amy olmak üzere hikayede karşımıza güçlü erkek karakterler kadar kadın karakterler de çıkıyor. Bahsettiğim güç, karakterin yaratılışının edebi yönünü olduğu kadar, hikaye içinde sahip oldukları gerek fiziksel gerekse zihinsel yetenekleri. Bir savaşçı olarak hikayede yer alan Alicia karakterini bu duruma örnek gösterebilirim. Kadın erkek eşitliği çok güzel biçimde irdeleyen yazarı bu noktada kutlamakta sakınca görmüyorum.

Bir diğer detay ise okuyucunun atlaması imkansız olan, sayıca fazla olan karakterlerin yaratılışındaki başarı. O kadar fazla karakter, o kadar iyi bir ustalıkla kurgulanmış ki her bir karakterin davranışlarının içinde olduğu tutarlılık, kitap boyunca tek bir satırda bile bozulmuyor.

GERİLİM VE HEYECAN
On İki, post apokaliptik bir roman olarak klişelerden sıyrılmış bir çizgide. Hayatta kalma çabası, intikam, gerçeğin yadsınması, türler arasındaki savaş, umut olduğu kadar umutsuzluk ve geleceği kendi elleriyle yaratmaya, kurtarmaya çalışan bir avuç insan. Öte yandan kural koyucular ve diğerleri arasındaki adaletsizlik, adaletsizlik içinde kendi adaletini yaratmaya çalışan kanunsuz ama kural sahibi olanlar.

On İki, son zamanlarda iyi bir maceraya atılmak isteyenlerin doğru tercihi olacaktır.

9 Mart 2014 Pazar