4 Eylül 2019 Çarşamba

Ragnar Jonasson "The Darkness"

Bu yıl Kareler ve Sayfalar soğuk diyar polisiyesi (özel) turu, aslında Ragnar Jonasson özel yılı oldu muhtemelen. Bu galiba tanıttığım dördüncü Jonasson romanı olacak. Yazarın Dark Iceland serisinin tamamını bitirmeden (üç kitabı okuyup) bu serinin (Hidden Iceland) ilk kitabına, The Darkness'a başladım. İyi ki de başlamışım. Çok beğendim.

Hidden Iceland serisi hakkında biraz bilgi vereyim. Şu ana dek üç kitap yayınlanan bu serinin ilk kitabı Dimma, İzlanda dilinde karanlık anlamına geliyor (gördüğünüz üzere). 2015 yılında yayınlanmış. Serinin ikinci kitabı ise 2016 yılında çıkan Drungi, bu kitabın da İngilizce çevirisi mevcut diye biliyorum. Üçüncü kitap olan Mistur, İzlanda dilinden başka dile şu ana dek çevrildi mi bilmiyorum. Bu kitap da 2017 yılında çıkmış. Gördüğünüz gibi sıralama, çıkış yılları ile uygun düşmüyor. Sebebini de açıklayayım hemen: Aslında olay akışına göre anladığım kadarıyla sıralama baştan sona olmak kaydı ile şöyle: Mistur - Drungi - Dimma. Okunması gereken sıralama bu. The Darkness'tan sonra Drungi'de karakterin kariyerinin ortalarına, Mistur'da ise 1980'lere dönülüyor anladığım kadarıyla.

Hidden Iceland serisinde, Dark Iceland serisinden farklı olarak karşımıza çıkan karakter Hulda adlı bir kadın dedektif. Ben Dimma'yı okuduğum için, yani The Darkness, bu kitap üzerinden gitmek zorundayım şu an. Bu romanda Hulda, kariyerinin sonunda, hatta doğrudan son günlerinde, emekliliği yaklaşırken aniden erken görevi bırakmak zorunda bırakılan bir dedektif. Ancak son birkaç gün müsaade ediliyor kendisine; bunun sebebi de Hulda'nın görevden adeta atılır gibi gitmek istememesi, yerine gelecek genç kişiye karşılık kovulurcasına uzun yıllar emek verdiği içinden apar topar yollanmayı kendisine yediremediği için diretmesi. 64 yaşındaki Hulda, eski bir dosyanın peşine düşmek için de elinde kalan, kendisine kopardığı bu son günleri kullanmaya böylece karar vererek, bir yıl önce ölü bulunan ve bir intihar olduğuna karar verildiği için dosyası kapatılan Rus bir kadının dosyasının peşine, dosyayı resmi olarak açmadan yeniden düşer. Sığınma talebi ile geldiği İzlanda'da ölen, üstelik sığınma talebinin kabul edildiğini öğrendikten bir gün sonra kendisini öldüren bu kadının başına aslında neler gelmiştir?

Roman birkaç günlük süreyi kapsıyor. Oldukça karanlık, kapkaranlık, yapayalnız ve tüm bu hisleri size de yansıtan, neredeyse yüreğinizi bazen yakan bir roman. Çok yalın bir anlatımla, sıkmadan, boğmadan birkaç cümleyle bunu yapabilen, Hulda'yı ve hayatını romanının sonuna doğru daha da tanımaya başladıkça daha çok okura sevdiren, soğuk diyar polisiyesini neden seviyorum tekrar hatırlatan bir roman.

Dark Iceland'da olduğu gibi Ari Thor gibi genç değil, hareketli ve çevresi sadece mekanın kısıtlayıcılığıyla kapanmış bir karakter değil Hulda. The Darkness'da denk geldiğimiz, ömrünün bu dönemindeki Hulda, yaşantısını gittikçe daha iyi tanıdıkça neden içinde bir şeylerin hayata yeniden tutunmaya çalıştığını daha iyi anladığımız, bir kalp atışını hissetmeye başlamasını neden okur olarak birden bizim de heyecanla beklediğimiz bir Hulda. Yılların ağırlığı ardından bir gün sonra tırmanacağı bir tepenin hayatına katacağı anlamı anlamaya başladıkça yazarın yarattığı karakterlerle okurun bağ kurmasının ne kadar önemli olduğunu da anlıyorum aslında. 

Çok çarpıcı bir sonu var, okurken açıp dinlememiştim ancak Hildur Gudnadottir'in Without Sinking albümünü dinlemenizi taviye ederim. Yine İzlanda'dan. Buyurun:


Fikir ve sanat eserleri kanunu madde 34, ek fıkra 3 uyarınca eser sahibinin izni olmadan kullanılması yasaktır. 
Lütfen yazılarımın tamamını ya da bir bölümünü kullanmayınız;