29 Aralık 2019 Pazar

2019'da Ne Okudum?

Sosyoloji okudum - nasıl espiri. Gülelim. 

Geçen yıl (2018) goodreads'teki Year in Books'u eklemiştim, bu yıl da ekleyeyim dedim 2019 olanını. 32 sayfalık çocuk kitabı okuyup kaydetmek, işte bunu atlasam kendime okur demezdim yazıklar olsun derdim. Evet okudum, hatta o gün 2 kitap okudum böyle. Ve beğendim^_^
Artık haftada bir kitap diye hedef koyuyorum, okulun yoğunluğu, yeterliliğe hazırlanmak derken eskisi gibi yılda 120 kitaba ulaşma imkanım yok, o yüzden hayalkırıklığı yaşamayayım kendi kendime diye 52 yazıyorum. 56 olmuş bu yıl da, iyi. Bence iyi yani. 
Okulla tezle alakalı çoğu okumayı eklemiyorum, bir bölüm okuyup bıraktığım şeyleri de tamamlamaya çalışmıyorum çünkü yetişmiyor hiçbir şey yetişmiyor evet hoş geldin 2020. 





28 Aralık 2019 Cumartesi

2019'da En Çok Övdüklerim

2019 mu bitiyor başka bir yıl mı emin olamayıp kontrol ettiğime göre şimdi yazıya başlayabilirim. 

2019'da okuduğum kitaplar içinde beğendiklerimi yazayım dedim; blog'u sürekli takip eden varsa listede ne olacağını az çok biliyordur ama onları da şaşırtmak için en beğendiğim deterjanı da eklemeye karar verdim.

Okuduğum kitaplar içinde en beğendiklerim dediğim de aslında okuduklarım arasında kurgu olanlar içinde en beğendiklerim. Ha yok biz ille de başka şeyler hakkında da yazı istiyoruz derseniz, yorum bırakın. Elbette kimse istemiyor neden istesinler... Niye istemiyor kimse cidden? İsteyen de ödevi için istiyor. Neden... Neyse. Kendi kendime tivitırda geçirdiğim post polisiye yazılarına karşı ilgisizlik stres bozukluğu yüzünden blog'da uzun süre sadece polisiye, hatta Kareler ve Sayfalar soğuk diyar polisiyesi (özel) turu kapsamında sadece soğuk diyar polisiyesi tanıtımlarına yer vereceğimi söylemiştim, hatırlayan var mı, yoksa da blog'a bakın gidişattan netleştirin. 

2019'da en çok övdüklerime geçmeneden belirteyim 2019 devasa bir Ragnar Jonasson'dur. Hemen her gün övüyorum kendisini. Yazılar blog'da, dahası da gelecek kitabım gelirse diye umuyorum. 2020'de de ilk yazıyı Ragnar Jonasson kitabına mı yazsam acaba... 2019'da ya Camilla Ceder'di ya da Ragnar Jonasson'du öyle hatırlıyorum. (yanlış hatırlamışım, Mari 

Cümle başına en az 4 Ragnar Jonasson düştüğü için artık listeme geçeyim. Sıralama özellikle en çok - en az istikametinde değil. Ama Ragnar Jonasson en başta çünkü en çok onun romanlarını beğendim evet...

  • Ragnar Jonasson "Snowblind" : Okuduğum ilk kitabı ve Dark Iceland serisinin en sevdiğim kitabı şu ana dek.
  • Ragnar Jonasson "The Darkness" : Hidden Iceland serisinin ilk kitabı ve ağlamadan bitmedi.
  • Camilla Grebe "İhanet": Vay ben ne okudum... Vay sen ne yazdın....
  • China Mieville "Last Days of New Paris": En sevdiğim yazarlardan biri; China Mieville. Hatta Dr. China Mieville. Bu kitap hakkında yazmaya çalıştım ama olmadı, ben yeterli değilim sanırım yazmak için.
  • Scarlett Thomas "Going Out": Yeni kitabı da çıktı, onu da alayım onu da yazayım. Hanfendinin eski kitaplarından okumadığım bir romandı, yaşayan en iyi kurgu yazarlarından biri kesinlikle Scarlett Thomas, çok büyük laf ama öyle, çünkü öyle düşünüyorum.
  • Soner Polat "Türkiye İçin Jeopolitik Rota": Saygıyla anıyorum, güncel birçok olay neden bu şekildedir sorunuza çoğu cevabı bulacağınız bir kitap.
  • Fahrettin Ege "Dünya Savaşı Makinesi": Bu kurgu değil ama okumasını isterim blog'daki takipçilerin.
  • Alexander Dugin "The Fourth Political Theory": Kitap hem baskı olarak var, hem kindle'da mobi olarak var, hem de telefonumda pdf olarak var bilmem daha nasıl anlatsam.
Liste bu kadar. 
  • En övdüğüm deterjan ise Frosch'un aloe veralı çamaşır deterjanı (vegan)...
  • Galiba beğendiğim tek dizi de Deadwind. Poirot'yu yazmaya gerek var mı bilmiyorum; fırsat oldukça dönüp dönüp izliyorum. Düzen ve metot Hastings, düzen ve metot... 
  • En övdüğüm fondöten de E.L.F.'in light ivory'si  (vegan&cruelty free)...

20 Aralık 2019 Cuma

Alein Kentigerna "Sırlar Uçurumu"

Alein Kentigerna'dan okuduğum ilk kitap mıdır değil midir bilemem, yazar takma isim kullanarak yazıyormuş eserlerini. Önce anagram olabilir diye düşünüp biraz bulmaya çalıştım ama körelmişim yıllar içine=/ Yazar Türk diye düşündüm, eserin orijinal adı yazmadığı halde çevirmen bilgisi var. Bu durumda yazarın kim olabileceği ihtimaline bir isim eklemiş oldum kafamdan; Alper Atılgan. Bir ihtimal dediğim gibi, her okuyanın aklına belki başka bir ihtimal gelecektir üslubunu benzettiği başka bir Türk yazarımız gelecektir belki. Bilemem. 

Alein Kentigerna adıyla yayınlanan roman sayısı altı bildiğim kadarıyla. Birbirlerinden bağımsız romanlarmış. Ben Sırlar Uçurumu ile başladım, diğerlerini de okuyacağım galiba. 

Sırlar Uçurumu, 1800'lerin ortasında geçiyor. Geriye dönüşler de var, ancak 1800'lerin ortası gibi başlıyor ve oradan da devam ediyor. 

Blanc de Venue malikanesinde, Fransa'da, bir ailenin etrafını saran ve çözülmesi çok uzun zaman alacak gibi duran sis perdesine odaklanıyor roman; sis neden var sorusuna da cevap vermek üzere yola çıkıyor. Tüm bunları tetikleyen ise romanın başında haberdar olduğumuz lanetli bir durum var malikanede, o da sırların içinde büyük bir yeri kaplayan uçurum. Uçurumun dibinde yıllar önce cansız bedeni bulunan hane halkından biri var. Bir intihar olarak okur haberdar oluyor bundan. Ailenin romana dahil edilen tüm zamanlar içinde karşımıza çıkan, çıkacak olan bireyleri etrafında da bir gizemli durum hakim; benzer biçimde romandaki diğer karakterlerde de bir "bunda bi şey var" durumu mevcut. Bunlar da okurken size sürekli merak edecek bir şey, düğüm noktasının açılmasına kadar geçen her sayfada sadece sonucu beklemek yerine karakterlerin kendilerine has hikayeye dahil edilmiş unsurlarla merakla okuyacak birçok neden sunuyor. Sürekli bir hareket, bir konuya dair merak ya ekleniyor ya da cevap buluyor, kesinlikle bir günde bitirebilirsiniz, çünkü merak ediyorsunuz.

Okurken Brönte kardeşleri, Wilkie Collins'i, Dickens'ı anımsadım. Blog'da elimden geldiğince değindim ancak daha dar sık yer vereyim artık, olur olmaz her yere dahil ederek de yapabilirim bunu; özellikle wuthering heights aklıma sık sık geldi kitabı okurken. Bunu olumsuz anlamda söylemiyor, wuthering heights'ı çok seven, hemen her yıl tekrar tekrar okuyan biri olarak yarattığı hisle çoğu zaman benzettiğim için söyledim. Bahsettiğim dönemdeki edebi eserleri hatırlarsınız; o eserlerden çok detay kitaba dahil edilmiş. Sülün avları. Sadece sülün avlarını yazacağım kitapta gerçi bir kere bahsediliyor ama bilen bilir kont kocam edgar ve sülün avları kendi kendime kimsenin umursamadığı espiri anlayışımın bir parçasıdır. Bilen bilir dediğim de 1 ya da 2 insan.

Fikir ve sanat eserleri kanunu madde 34, ek fıkra 3 uyarınca eser sahibinin izni olmadan kullanılması yasaktır. 
Lütfen yazılarımın tamamını ya da bir bölümünü kullanmayınız; 

16 Aralık 2019 Pazartesi

Mons Kallentoft "Summertime Killing"

İsveçli yazar Mons Kallentoft'u ilk kez okudum, ünlü Malin Fors serisine de başlamış oldum. Ama baştan ikinci kitap ile başlamış oldum. Olsun. Kareler ve Sayfalar soğuk diyar polisiyesi (özel) turu için başlamak bitirmenin yarısıdır (seriyi bitirmiş kadar oldum mu, hayır. peki başlanan ve biten ne, bilinmiyor; işte mystery işte crime işte fiction).

Malin Fors dedektif hanımefendi bayan kadın bireyin adı. Malin Fors serisinde toplam 11 kitap bulunuyor; 2007 ve 2017 yılları arasında yazılmış. Summertime Killing seriye 2008'de dahil olan ikinci kitap (demiştim).

Summertime Killing, adı üzerinde, summertime. Kareler ve Sayfalar soğuk diyar (polisiyesi) özel turunda şu ana kadar okuduğum en az "soğuk" eser. Bildiğiniz düz, soğuk havadan bahsediyorum; iskandinav polisiyesi bağlamından çıkartıp düşünün bunu. Linköping'da yazın ortasında, her sayfada karakterlerin sıcaktan ölmek üzere olduğu bir durumda geçiyor roman. O kadar sıcak ki, en son okurken böyle sıcak öf pöf diye rahatsız olduğum bir eseri hatırladım, onda da sanki sürekli her yer yapış yapışmış gibiydi; Jo Nesbo'nun Hong-Kong'da olduğu (sekizinci kitap olması lazım, kontrol edersiniz) roman geldi aklıma. 

Bu arada kitaba geçmeden buradan Linköping'nın ünlü ismi Tobias Forge'a, son albümleriyle beni kahreden Ghost'a, Repugnant'a ve Magna Carta Cartel'e saygılarımı yolluyorum. 

Summertime Killing'e geçeyim artık: bir parkta genç bir kız, kimin ihbar ettiği belli olmayan bir şekilde bulunuyor. Saldırıya uğramış ancak yaşadığı hiçbir şeyi hatırlamıyor. Ancak saldırgandan kalan küçük bir iz var; o da "mavi bir plastik parçası"na dair iz. 

Ardından bir genç kız daha bulunuyor şehirde; aynı ipucu onun bedeninde de var. 

Saldırıya uğrayan kızın da hayatını kaybeden kızın da vücudunda nasıl açıldığı netleştirilemeyen yaralar var; bu yaralar detaylı biçimde, özenle temizlenmiş. Öte yandan temizlik kısmı bu esrarlı durumda önemli bir detay; her iki kızın da adeta dezenfekte edilmiş. Ev temizlik malzemeleri vb, öyle. 

Neden, neye göre seçilen kurbanlar, kim yapıyor; onun cevabını da Malin Fors ve meslektaşları araştırıyor. Bunaltıcı bir yaz, cehenneme dönüyor Malin Fors ve aslında tüm Linköping sakinleri için.

Malin Fors'u Jo Nesbo'nun Harry Hole'sine benzetmişler, kitabın kapağında da öyle bir detay vardı. Aslında katılmıyorum. İkisinin karakterleri kıyaslayınca çok da bir ortak noktası yok bence. Fors tekila içmeyi seviyor ama Hole gibi alkolik değil. İkisinin de hayatı sevdikleri insandan uzak olmakla dolu sorunlarla geçiyor evet ama Fors daha sakin ve normal bir süreç geçirmiş/geçirmekte olan bir karakter; Hole ise iniş çıkışlar havaya fırlamalar ve yere çakılmalar ile yaşar bu süreçleri, bilen bilir. Karakterlerin kurguya göre hareket ettiği malum ancak Hole ile çözülen olayların yapısı ile Fors'un bu kitap üzerinden gördüğüm dedektifliği kıyaslanamaz bence. Kötü mü, hayır. Sadece Harry Hole daha "dedektif". Mesela bu romanda Fors karşınıza aktif biçimde bir ipucunun peşinde giden ya da inanılmaz bağlantılar ya da ihtimaller düşünen bir karakter olarak çıkmıyor. Polis işine okurun dahil olmasını severim, çokça belirtiyorum bunu ancak Summertime Killing'te de okur somut kanıtlar üzerinden giden bir ekip dışında pek bir şeye dahil olmuyor. Zaten olay örgüsü karmaşık ve okuru zorlayacak, aklı da zorlayacak bir yapıda değil. Eldeki ipuçları ötesine okur kendi kendine bu yüzden geçemiyor; geçtiği yer ise Fors ve ekibiyle beraber geçtiği an oluyor en fazla. Buna karşılık, saldırılar/cinayetler için gerekçe en baştan beri okura hissettirilen ile uyumlu. Bir dramın burada yattığını görmek için çok zaman beklemek gerekmiyor. 

Yazdıklarım Harry Hole ve Malin Fors, dolayısıyla Kallentoft ve Nesbo kıyaslaması gibi durmasın; burada Fors'u anlatırken Hole ve ona benzetilmesi üzerinden gittim. Beğendiğim bir romandı hatta. Asla durup bir şey olsun diye beklemiyorsunuz; hareket sürekli devam ediyor. Ha bu hareket benim okuru dedektife çevirmeli dediğim türden hareketler olmuyor pek. 

Seriden bir kitap daha okur muyum, okurum, daha fazlasını da okurum. Hatta birinci kitabı önce okusam ikinci kitapla Summertime Killing'in özeli dışında bir bağlantı/akış olduğunu anlarmışım sanırım.
Fikir ve sanat eserleri kanunu madde 34, ek fıkra 3 uyarınca eser sahibinin izni olmadan kullanılması yasaktır. 
Lütfen yazılarımın tamamını ya da bir bölümünü kullanmayınız;