26 Mart 2012 Pazartesi

Twelve And Holding (2005)

Mahalledeki çocukların kavgasının, "cinayetle" sonuçlanacağını hiç biri bilemezdi. İkiz kardeşler Jacob(yüzündeki doğum lekesi bulunan ve bu yüzden doğumgününde kendisine bir maske isteyen kardeş) ve Rudy(gözü kara olan kardeş), ağaç evlerine gelip kendilerini tartaklamaya çalışan çocukların kafasından aşağı Rudy'nin biriktirdiği idrarı dökerler. Elbette intikam acı olacaktır; çocuklar gece yarısı gelip ağaç evi yakmaya karar verirler. Ancak molotofları attıkları anda farkettikleri acı gerçek ise, Rudy ve arkadaşı Leonard'ın da içeride olduğudur.
Kurtulmaya çalışan Leonard ağaç evden yere düşerek başından yaralanır, maalesef Rudy hayatını kaybeder. Artık ailenin yüzü lekeli(!) çocuğu hayattadır; film boyunca hissettiğimiz, Jacob'la beraber hissettiğimiz hava da bize şuu söyler; tercih edilecek olsaydı, kaybedilen çocuk Jacob olabilirdi. Ailesi, tek bir oğulları varmış ve artık onu kaybettikten sonra ellerinde hiç bir şey kalmamış gibi bir ruh hali içindedir; diğer çocukları sanki hiç varolmamış gibi.
Aynı gece ağaçtan düşen Leonard ise, düşmeden önce obez ve tüm ailesi gibi yemek yemek için yaşayan bir çocukken, kazadan sonra tat alma duyusunu kaybeder. Ve bu kayıp, onun yalnızca yiyeceklerle arasında bir mesafe koymaz; artık ortak paydaları yemek yemek olan ailesinden de uzaklaşmaya başlamıştır. Kilo verdikçe ve spor yaptıkça aslında önceki hayatının ne denli zararlı olduğunu görür. Ve annesini kurtarmaya çalışır; ilginç bir yöntemle.
Son olarak ikiz kardeşlerin ve Leonard'ın diğer arkadaşı olan Malee ise babası tarafından terk edilmiş ve annesiyle yaşayan, muhtemelen hayatındaki bu eksiklikten dolayı bir yalnızlık içinde olan on iki yaşında bir kızdır. Tüm bunların yanında psikolog olan annesinin hastalarından birine aşık olur; onların artık tuh eşi olduğuna gönülden inanmaktadır.
İntikam hırsıyla yanan annesinin, kafası allak bullak babasının yanında kendisini hiçliğe sürükleyen o saldırıyı yapan çocuklardan intikam almak isteyen Jacob, birer yıl ıslah evi cezası almış olan çocukları ziyarete gitmeye başlar. İçindeki nefreti yüzlerine kusmak için. Ve Jacob, yalnıza ikiz kardeşini değil, anne ve babasının kendisini olan sevgisinin acı boyutunu da gördüğü için, artık "hayatını" da kaybetmiştir.
On iki yaşında ve yapayalnız, mutsuz çocuklar. Michael Cuesta'nın yazıp yönettiği 2005 yapımı Twelve And Holding'de başrollerde Conor Donovan (her iki ikiz kardeş rolünde), Jesse Camacho ve Zoe Weizenbaum'u görüyoruz.

12 Mart 2012 Pazartesi

Perfect Sense (2011)

28 Days Later’ın adını tek kaynakmış gibi gösterip, “salgın” filmlerinin genelinde işlenen “kalan son kişiler arasındaki duygusal yakınlık ve bu yakınlıkla beraber olayların üstesinden gelme gücüne sahip olma” hikayelerinden farklı olarak, Perfect Sense, salgınla canavara dönüşüp çocuğunu yiyen annelerden gibi klişelerden bir kaç noktayla ayrılıyor. Evet, burda da kadın erkek ilişkisi etrafında izliyoruz ama!
Perfect Sense; dünyada farklı coğrafyalarda yakın zamanlarda ve aynı şikayetlere sahip insanlar tespit edilir. Ani değişen ruh hali; umutsuzluk. İnsanlar aniden umutsuzluğa kapılmaya, kederle ağlamaya başlar. Ardından ise koku alma duyuları yiter. Bu, ilk evredir. Salgın hızla yayılmaktadır; insanları yoğun yaşadıkları duygusal krizlerden geçirerek ve duyularını katlederek yayılmaya devam etmektedir. Elbette bilimadamları gidişatın ve hızla yaklaşan sonun acı gerçekliğinin farkındadır. Susan gibi.
Salgın insanın “duygularını” yok etmeye başlarken, tipik romantik film gerçeğiyle; bağlanma sorunu olan erkek ve kadının tam da insanın insanlığından yitirmeye başladığı bir dönemde birbirini bulmasını işliyor Perfect Sense. Michael ve Susan’ın insanların ruhani patlamalar ardından, her bir patlamanın devamında duyularını birerer birer kaybederken, ellerinde kalan son duygu parçalarıyla bir ilişkiye başlar. Traş köpüğü yenebilen, kokudan uzak, yalnızca dokunduğunuzu hissederek ve gerçekten sonun çok yakın olduğunu bilerek devam edilen bir romantik ilişki.
Eva Green ve Ewan McGregor’ın bence çok yakıştığı bir film olmuş. Zira bu filmden bir süre sonra izlediğim Womb’da da çoğunlukla aynı mimikleri kullanan Eva Green, en azından bu filmde duruma ve hikayedeki geçmişine uygun ruh halini gayet güzel yansıtıyor. Ewan McGregor elbette her zamanki gibi – yine bence.
David Mackenzie’nin yönettiği 2011 yapımı Perfect Sense, yalnızken izleyip ağlamaklı bir son karşılamak ve peşinden sigaraydı alkoldü, gün içinde durduk yere bunalımdan bunalıma koşmalık bir dram. Mutluluğu bulduğu gibi kaybetmek’i ne güzel anlatmış!