22 Mart 2018 Perşembe

Hugh Howey "Toz"

Biraz geç oldu ama sonunda Hugh Howey'nin Wool serisinin son kitabını, Toz'u okuyabildim. Birinci kitap Silo'da oturmuş bir düzeni gösterirken, ikinci kitap olan Vardiya'da yer altındaki siloların bu düzeninin neden olduğunu gösterip, gerilimi yükseltip yükseltip en sonunda Toz'da "bu işin sonunda ne olacak"ı göstermiş yazar. 

Ne olacağını yazmayacağım elbette. Zaten şimdi düşündüm de ben bu yazıyı niye yazıyorum onu da bilmiyorum. İlk kitabın yazısını yazmak en kolayıydı (blog'da her iki kitap hakkında yazdıklarımı da  bulabilirsiniz eğer okumak isterseniz). 

Spoiler içerebilir biraz. En azından Vardiya'yı okumuş olanlar devam etsin okumaya bence.

Her şey bir adamın bir şeyleri hayal etmeye cesaret etmesinin sonucuna bağlanıyor, kitapta da buna denk gelen ifadeleri görebilirsiniz okurken. Ancak bu hayal edilen şey, birkaç kişiyi daha etkileyen bir şeye dönüştüğünde, özellikle bu kişilerin elinde belli bir güç, hem de pek de azımsanmayacak bir güç olduğunda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Serinin özelinde konuşalım; dünyanın kaderini belirleme. Daha doğrusu, insanlığın kaderini belirleme. Dünyanın kaderini belirleme fazla iddialı oldu. Bir şekilde insan gücünün sınırını da gösteren bir seri aslında Wool serisi. Bunu doğanın kendi işleyişine insan müdahalesinin ancak bir yere kadar olabileceği bilgisi dahilinde söyledim. Dünya insanlar olmadan da, insanlar ve şu an mevcut düzen ortadan kalktığında da, en kötü senaryoları yaşamış olsa da toparlanıp yoluna devam edecek kadar zamana ve güce sahip. İşte tam bu noktada, bahsettiğim güç, insanların kaderini belirleme noktasında, sonu belirlemek için büyük bir kibir ve güçle bir adım atıyor. En son kim kalacak? 

Toz'da, Vardiya'da bir düğümün çözüldüğünü düşünsem de başka bir düğüm o boşluğu dolduruyor hikayede ve bu sefer de nokta nasıl konacak diye zaten aşina olduğumuz karakterlerin sonuyla beraber hem siloların sonunu, hem düzenin sonunu, bir yandan da dünyanın halini merak ediyoruz okurken. 

Daha da bir şeyleri açık açık yazmadan nasıl neyi yazabilirim bilmiyorum ama okuduğum en güzel distopyalardan biridir bu seri. Dört yıl önce bir Mart ayında başladığım seri yine bir Mart ayında  bitmiş oldu.

5 Mart 2018 Pazartesi

Henning Mankell "The Pyramid: And Four Other Kurt Wallander Mysteries"

Wallander Serisi'ndeki 9 numaralı kitap bu; Wallander'ın 21 yaşındaki zamanlarından başlıyor. Kitaptaki son hikaye, 1989'u 1990 yılına bağlayan bir zaman diliminde geçiyor yani Wallander serisindeki ilk kitaptan bir yıl kadar önceye dayanıyor. Ancak rahmetli Henning Mankell, kitabın başında da belirtmiş, kitap 1999 yılında, yazarın da aslında okurlar gibi "bu adam daha önceden nasıldı, ne yapıyordu?" sorusuna cevap verme amacını da taşıyor biraz. 

Wallander'ı tanıyorsanız cidden evet, o zamandan beri düzgün beslenmeye çalışıyor ve beceremiyor, boşandığı günden beri beceremediği şeylerden biri, istikrarlı biçimde tüm seri boyunca devam eden bir huyu dünyanın en iyi en yalnız dedektifinin. Öte yandan çok mühim bir bilgiymiş gibi yazmazsam dayanamam diye yazıyorum, bir dönem hava sıcaklığının aralıklarına göre kazak giyiyor. -5 ve 0 derece arası giydiği bir kazağı var mesela ya da -5 ve -8 derece arası için başka bir kazağı var. Evet Wallander'ı seviyorum ne diyebilirim.

Hikayelerin başlıkları sırasıyla şöyle; Wallander's First Case, The Man With The Mask, The Man On The Beach, The Death Of The Photographer, The Pyramid, Prologue. Hepsi zaman akışı içinde de sıralı zaten. O yüzden Wallander'ın evlenmeden önceki hayatını da görmüş oluyoruz mesela ya da boşanma aşamasını da ve boşandıktan sonraki ilk dönemi de. Yalnız Wallander serisini daha önce okumadıysanız şu yazdıklarımı uzun uzun anlatılan duygusal içerikler olarak düşünmeyen romanda ya da seride, başka bir türlü. Kısaca, gereksiz samimiyetlerden ve cümlelerden uzak bir şeyden bahsediyorum. O yüzden Wallander ve Henning Mankell başkaydı, o yüzden serinin bitmesi ve aslında Henning Mankell'in terk-i diyar eylemesi çok üzücü. Tanıdık birinin ölümüyle arasında fark yok. 

Bu kitap çevrilmedi henüz diye biliyorum ancak umarım çevrilir, seride çevrilmemiş eksik de var çünkü yine yanılmıyorsam, sürekli ve sırayla çeviri olmadığı gibi tüm seri ilk çevrilen yayınevi tarafından da tamamlanmadı. Şu an tamamlanacak mı ya da nedir durum kontrol etmedim, ama ilk kez şimdi Wallander serisinden haberiniz olduysa ilk kitabının çevirisi bir dönem mevcuttu, onun haricinde İngilizce baskıları kitapçılarda var. Agatha Christie'yi başka bir yere koyarak söylüyorum, hayatımda okuduğum en iyi polisiye serisi Wallander serisidir. Bu vesileyle tekrar vurgulayayım. Verdiğiniz paraya değecektir - okuyun yani.