13 Temmuz 2015 Pazartesi

Patrick Rothfuss "Sessizliğin Müziği"

Daha önce hiç Patrick Rothfuss okumadım. "Rüzgarın Adı" ve "Bilge Adamın Korkusu" adlı Türkçe yayınlanan diğer kitaplarını ise sanırım ilk çıktıkları dönemden beri biliyorum. Alıp okumadım. Ama biliyorum. Genelde seri kitaplara karşı içten içe bir sorunum da olabilir, China Mieville'ın "Bas-Lag" serisi haricinde şu an son yıllarda okuduğum bir seri de gelmiyor aklıma. Okuduysam da unutmuşum demek ki - ki bu daha fena.

Hafızam ve seri kitaplarla olan ilişkim adlı Rothfuss'la alakasız girişten sonra, "Sessizliğin Müziği"ne odaklanmaya çalışayım şimdi de.

Bir yolculuk öncesinde pek aşırı sevgili bir insan tarafından bana hediye edilen, Rothfuss'un Kralkatili Güncesi serisini bilmediğim halde sanki serinin ve yazarın büyük bir hayranıymış gibi hemen okuyup bitirdiğim bu kitabın girişinde yazar açıkça belirtiyor: Rüzgarın Adı ve Bilge Adamın Korkusu'nu okumadıysanız bu kitapla başlamayın diyor. Zira kitabın baş karakteri, bahsi geçen kitaplardaki karakterlerden biri ve fazlasıyla ilginç ve gizemli olan hikayesi ile Sessizliğin Müziği'nde yer alan karater Auri.

Rothfuss'un önsöz haricinde bir de kitabın sonunda ayrı bir bölümde belirttiği üzere hikaye, klasik hikaye akışının oldukça uzağında. Üzerine bir de yazarın dili ve karakterin ilginçliği eklendiğinde aslında yazarın uyarısını dikkate almak lazım çünkü kitabı okur ve beğenmez iseniz belki Kralkatili Güncesi serisini okusa çok sevecek biri olmanıza rağmen seriye yanaşmayabilirsiniz. O yüzden önyargılardan arınarak okumakta fayda var; ben de öyle yaptım. Karşılaştığım şeyi de pek sevdim açıkçası.

Auri'nin cidden "sessizlik" içinde geçen hikayesi, "Şeyaltı" adlı, Auri'den başka hiçbir insanın yaşamadığı, yerin altında, arka kapakta belirtildiği üzere ise bir üniversitenin derinliklerinde karanlık bir yerde geçiyor. Auri'nin yanında, beklentilerini minimumuma indirmiş ve "o"nu bekleyen bu genç kadının yanında ise kullanması için kendisine adeta izin veren "şeyler" bulunuyor. Bir parfüm şişesinden tutun da bir çarka kadar. "Şeyler"in kişileştirilmesi ve Auri tarafından kendilerine yüklenen anlam ve "şeylerin" sadece "şeyler" olarak sunulmayışı, birer karaktermişçesine yer yer duyguları ve tavırları da oluşu dikkat çekici. Meta fetişizminden fazlasıyla uzak değerlendirmek gereken bu nokta - espiri yapıyorum gülsenize hafifçe - bana çekici geldi açıkçası.

Her bir bölümde farklı bir gün ve gün içinde Auri'nin Şeyaltı'nda geçirdiği, oradan oraya, "o"nu beklerken kapıldığı heyecanın her gün daha da artmasıyla ilerleyen hikaye, seriye uzak olan benim gibiler içinb belki asıl amacına erişemeyen bir hikaye olabilir. Ancak okurken gözümün önünde canlanan Auri, Şeyaltı'nın serinliği, karanlıkta attığı her bir adım ve "o"na dair kafamda oluşan merak, Sessizliğin Müziği'ni benim için güzel bir kitap kılmaya yetti.

Ve evet, şimdi seriyi edinip okuyacağım.

Rothfuss bunu hesaba katmış mıydı, bilemem.

Hiç yorum yok: