22 Ağustos 2016 Pazartesi

Richard Sennett "Yeni Kapitalizmin Kültürü"

Yazısını yazmayı unuttuğum kitaplardan biri Yeni Kapitalizm Kültürü. Hatta şu an düşündüm de yazmış da olabilirim. Ama blog'da arayıp kontrol etmek zor geliyor. Ben yine de yazayım. Sonuçta burası benim kişis....

Richard Sennett'in Yale Üniversitesi'nde 2004 yılında etik, siyaset ve ekonomi konularında verdiği konferanslardan oluşan kitap, dört ana bölümden oluşuyor: Bürokrasi, İşe Yaramazlık Kabusu ve Yetenek, Siyaset Tüketimi, Zamanımızda Toplumsal Kapitalizm.

Bürokrasi bölümünde, ilk akla geleceği üzere girişin ardından Weber'e geçen yazar, üretim verimliliği hedefleyen rasyonelleşmenin hayatın tüm alanını gasp etmesi sonucunda, bireyin hayatının "yaralandığını" belirtiyor. Toplumun kapitalizmin altında ezilmesiyle beraber sivil toplum üzerinde bürokrasinin etkisi/baskısı arttıkça insan hayatının hayatı boyunca izlemesi gereken yolun/biçimin kalıbına sıkıştırılıyor oluşuna değiniyor. 

Bürokrasinin biçimi belirlemesi üzerine Britanya ve İskandinavya'daki refah sistemlerini örnek veriyor. Sennett, refah sisteminin de bürokrasinin bir sonucu olduğu kadar, bu biçimin üretiminin ve sürekliliğinin üzerinde payı olduğuna işaret ediyor. Çünkü refah devleti, karşısındaki bireyin öznel yönünün törpülenmesine sebep olmaktadır. Bireyin kendi hayatının biricik amaçları ya da bu hayat içindeki kendi düşünme şekli, yerini Weber'in işaret ettiği çelik kafesin içinde hapsolmuş hale gelir. Birey, bürokrasinin egemenliği altındaki bu düzen içerisinde devlet memuru gibi düşünmeye başlar.

Weber'in bürokrasinin çelik kafesi konusu, Sennett'in metninde insan ilişkilerinin tamamı üzerinde de yaptırım gücü olan bir nokta şeklinde. Bireyin iş yerinde geçireceği zaman kadar iş haricinde, özel alanda geçireceği zaman ya da sosyal ilişkilerinin planlaması ya da yine bürokrasinin etkisi altında kalmıştır. Aynı şekilde, çelik kafesin etki alanını genişletmesinde ve yıkımının büyümesinde yazar yeni iletişim ve imalat teknolojilerini de ele alıyor. Enformasyon devrimi ile beraber, bilginin ulaşılabilirliğinin artması, haliyle bilgi vasıtasıyla denetimin/yönlendirmenin de mesafeler bağından kurtulmasının küresel-kitle iletişimde olduğu kadar işletmelerin yönetimi de etkilediğini söylüyor. Hiç görmediği en üst düzey yetkiliden iletişimin yaşadığı değişim sayesinde çalışma hayatı boyunca emir alarak çalışabilen bir işçi buna örnek olabilir. 

Kitabı okurken en dikkatimi çeken şey, işe yaramazlık kabusunu işlediği bölüm oldu. Modern bir tehdit olarak ele aldığı bu "işe yaramazlık kabusu"nun çıkış noktasını yazar, kentleşme ile beraber kente göç eden insanların, yani işlediği toprağından kopan insanların, toprak işlemek dışında bir becerilerinin olmaması ile başlayan süreç olarak gösteriyor. Ancak bu, zamanla beraber boyut da değiştiyor. Günümüz için Sennett, eğitim sisteminin istihdam edilemez insanlar yarattığını söylüyor. Yani işlediği topraktan koparak göç eden insanların yerine bu korku artık genele yayılmış halde. Bu korkunun modernizm sonrasındaki şekillenmesine de üç sebep gösteriyor yazar: küresel emek arzı, otomasyon ve yaşlanmanın önemi. Küresel emek arzı kapsamında vasıfsız işçileri güvensiz ve süreksiz işlerde çalıştırmasını verebiliriz. Otomasyon konusu ise distopyalardaki gibi, makinelerin insanların yerini alacağı korkusunun sanayileşme ile insanlar üzerinde yarattığı korku olarak belirtilebililir. Son olarak dezavantajlı gruplar bağlamında düşünürsek toplumun yaşlılara ve yaşlılığa bakışıyla örtüşüyor. Yaşlanan bir birey artık üretime dahil olmaz gibi; yani artık üretim ilişkilerinin belirlediği dünyanın dışına itilir. İnsan hayatının bir dönemi olan yaşlılık, kapitalist üretim ile beraber böylece dışlanmıştır. Tıpkı emeği sömürülemeyen bebeklerin, çocukların da düzen için iş yapabilir hale geldikleri ana kadar yok sayılması gibi. 

İşe yaramazlık kabusuyla beraber yazar yetenek ve kişisel başarı konularına da değiniyor. Çalışma hayatı içerisinde lisans eğitiminin, yüksek lisans eğitiminin yetmediği, yanında tonlarca sertifika programına tonlarca saat harcandığı, 3 yaşındaki çocukların bile koşturularak bi keman kursuna bi yabancı dil kursuna sürüklendiği dünya için yetenek, başarı, kişisel gelişim artık sermayeden ibarettir. 

İlerleyen bölümlerde tüketim, tüketimin değişen anlamın, bireyin kendisini var etmeye çalışması, tüketim arzusu gibi konulara da değinen yazarın kitabını okursanız, bu konular ve benim detaylandıramadan yazdığım konuların daha geniş ele alındığını görürsünüz - haliyle. 

1 yorum:

Yurdagül Çelik dedi ki...

Sürekli eğitim ve sertifika almanın da aslında bir önemi yok.Önemli olan kişinin kendini yetiştirmesi ve aldığı eğitimi sindirebilmesi.