Birini düzeltmek ya da birini kendi hayatına "uygun hale getirmek" çabasının nafileliğine ve çarpık ilişkilerin gideceği hastalıklı sona dair uç bir hikaye The Devil's Grip.
İsveçli anlatıcı karakterimiz olan kadın, İtalya'da yaşamakta. Ortada sürekli hiçbir şey yapmadan geçen bir zaman var; bu zamanı kaplayan da olmayacak işe zorla olacak diye direten bir kadın ve bir erkeğin kurmaya çalıştığı ilişkiye dair sorunlar. Sorunların içinde boğulmaya, sorunlardan kaçmaktan daha çok meyilli olan anlatıcımız, Minnie (lakap), Mickey'si olan sosyopatla yaşadığı ilişkiye gömülmüş halde. Duygusal istismar, kıskançlık, aldatma...
O kadar çirkin bir ilişkileri var ki. İkisi de birbirinin içindeki şeytanı ortaya çıkarıyor, ilişkiye dair hiçbir hoşluk barındırmayan birliktelik, zamanla sadece birbirine karşı canavarlaşan iki ruhu besliyor. Yazarın özellikle erkek karakterlere yüklediği acımasız saldırganlık, anlatıcı kadın karakterin pasif-kabullenişiyle insanı çileden çıkarıyor.
Sonunda Minnie, kaçması gereken adamın kafesinden kurtulmak için daha delice bir şey yapıyor ve gerçekten tutsak haline geleceği korkunç bir hamle yaparak, New Orleans'a, birkaç kez görüşmek dışında pek de tanımadığı bir adamın yanına gidiyor.
İstismarcı ilişkilere battıkça batan bir insanın korkunç, boğucu ve okurken "yav kaçsana artık" diye insanı delirten hikayesi.
Rahatsız olmak, boğulmak ve bir yandan da romanı elinizden bırakamamak, sonunda ne olacak beklentisiyle sinirlenerek okumaya devam etmek istiyorsanız tam sizlik, sürükleyici bir roman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder