31 Ekim 2011 Pazartesi

Agatha Christie "Sensiz Bir İlkbahar"

Altın Kitaplar, Agatha Christie’nin polisiye romanlarının sanıyorum ki tamamını yayınladıktan sonra, şimdi de üstadın Mary Westmacott’un takma adını kullanarak yazdığı romantik eserli yayınlamaya başladı. Bu yayın dizisinin ilk eseri de “Sensiz Bir İlkbahar”. Bilen bilir, Agatha Christie benim için eşsiz bir konumda olan, dahi bir insandır ve tüm kitaplarını okumuş biri olarak her zaman “Agatha Christie’nin yeni romanı çıktı” haberlerini görüp, ya da bu haberleri bekleyip, bu mükemmel yazarın yeni bir eserini okuma şansımın olmaması bende bir acıdır. Sensiz Bir İlkbahar ise... Nil’de Ölüm ve Noel’de Cinayet başta olmak üzere insan psikolojisinden ne kadar iyi anladığını bana çocuk yaşımda anlatmayı başaran ve kimliğime bambaşka bir boyutun iyice sinmesine neden olan bu efsane yazar, Sensiz Bir İlkbahar’da yeniden “insan”a dair gözlemlerinin derinliğini yazıya döküyor. Hikayenin akışından uzun uzun bahsetmeyeceğim ancak kısaca özetlemek istiyorum; kızının yanından İngiltere’ye dönmekte olan kahramanımız kadın, Türkiye-Suriye sınırında mahsur kalır ve bir haftasını bir aşçı, bir uşak ve bir çocuktan oluşan ekibe sahip bir pansiyonda geçirmek zorunda kalır. Muazzam bir çöl tasvirinin yapıldığı romanda, çölde düşünceleriyle başbaşa kalan bir kadın görürüz: Mutlu ve intizamlı bir hayatın içinde olduğunu düşünen kadın, kıyıda köşede kalmış ve görmektense görmemeyi tercih ettiği detayların herbiriyle yüzleştikçe, acı bir tablonun tutsağı olarak başka bir hayatın içinde yaşadığını her geçen gün daha kötü biçimde farkeder. Üç çocuğuyla ve eşiyle mükemmel bir hayat sürdüğünü sanarken, çölün uçsuz bucaksızlığına yayılan sonsuz düşünceleri ve kurcaladığı geçmişle yapayalnız, baş başa kalır. Yine insanın içini acıtan, gerçekçi bir yaklaşımla yazmış üstad romanı. Agatha Christie’nin hemen her romanında olan klasik İngiliz aile yapısı ve İngiliz kadınının olaylara ve yaşama karşı bakışını ve tepkilerini, kendisinden beklenen ve aslında yapmak istediği arasındaki çelişkiyi, kurallara bağlı ve düzenli hayatlar oluşturmaya çalışırken feda edilen ve telafi edilmesi güç hayatları çok güzel anlatmış. En azından ben bunu anladım. Kesinlikle acı dolu, keder dolu bir roman. İnsanı üzüyor, kalbinizde bir daralmaya sebep verebilir.

Hiç yorum yok: