27 Haziran 2016 Pazartesi

Hugh Howey "Vardiya"

Uzunca bir süre ardından selamlar. Sonunda istediğim zaman istediğim kitabı okumakta bir nebze daha şanslı olduğum bir zaman dilimine girmişken, ihmal edilmekten kendini kaybetmiş blog'umla da uğraşabilirim.

Bu uğraş dahilinde de Vardiya hakkında bir şeyler yazayım.

Hugh Howey'nin Wool serisinin ilk kitabı Silo hakkında daha önce yazmıştım, iki sene önce yazmış olmam lazım (blog'da yazısı mevcut). Çıktığı dönemdeydi. Şu an Silo hakkında yazsam daha farklı şeyler de söyler, daha farklı şeyler de eklerim, zira kitap tam karar aşamasında olduğum bir dönemde hayatımdaki bir şeyleri değiştirdi.

Silo'yu okumamış olanları da düşünerek yazıya devam edeceğim. 

Vardiya, Silo'nun öncesine, işlerin nasıl o hale geldiğine odaklanıyor ve ilk kitap öncesine dair okuyan herkesin aklına gelen "peki ne olmuş?" sorusuna cevap veriyor. İşte o cevap da, Vardiya'yı bence Silo'dan kat be kat daha karanlık bir kitap haline getiriyor. Bunu olumsuz bir yorum olarak algılamayın yalnız. Bu düşündüren ve iç ağrıtan, gerçekle bağını koparmamış ve sorumluluk dolu bir karanlık. Dünyaya ve insanlığa karşı sorumluluğa, sorumsuzluğa, vicdana, akla dair bir karanlık. Çoğu zaman düşünüp de gidişatındaki korkudan dolayı düşünmekten vazgeçilen ihtimallerin yarattığı cinsten. Yani, bir kurgu, bir bilim kurgu romanı olarak Vardiya'da gerçek tüm satırlar boyunca yanıbaşınızda.

Geleceğe umut yüklemek adına yaratılan bir karanlık var Vardiya'da. Umudu yaratma çabasına eşlik eden yok etme, ve haliyle umutları inşa ederken umutları katletme. 

Vardiya'yı en yalın haline baktığımızda bence yakın dönem dünya tarihine, dünya siyasetine, hatta sırf yakın dönemle de sınırlamayalım, dünya tarihine/siyasetine dair pek çok adımın aynı biçimde Vardiya'da yer aldığını görebiliriz. Özellikle şu bahsettiğim "kurtuluş" ya da "umut" inşası için yok etme durumu. 

Okurken aklınıza farklı olayların, farklı güncel olayların geleceğini düşünüyorum. Günümüzde, bir kurgu romanda geçmeyen hayatlarımızda kaş yaparken göz çıkarmayı siyasi hamle ve başarı sayan dünyadaki dengesizliğe, seçilmişlerin elindeki güç ile hayatlarındaki kontrolü yitirmiş, bir nebze olsun özgür ve insani koşullarda yaşama şansı bile olmayan insanların kurgu bir tarihe, kurgu bir hayata hapsedilmişliği var Vardiya'da. 

İnsanın özgür iradesinin gaspını haklı gösterme çabası ile uçuruma sürüklenenleri, bu çaba dahilinde, tam da filler tepişirken ölen çimenleri anımsamak pek mümkün Vardiya'da.

Dedim ya, karanlığı çok yoğun. Bu yüzden de çok güzel. Çünkü gerçeğin biçimi bu.

İyi okumalar, umarım yakında serinin üçüncü ve son kitabı da dilimize kazandırılır. 


Hiç yorum yok: