15 Şubat 2012 Çarşamba

Womb (2010)

Bir çocukluk aşkına yıllar sonra kavuşma ve kavuştuğu gibi kaybetme hikayesinin olabilecek en ilginç sonlarından biri Womb'da anlatılan. 2010 yapımı filmin yönetmeni Benedek Fliegauf. Rebecca, küçük bir çocukken, dedesinin evinde kaldığı sürede tanıştığı Tommy'ye, Tommy'de Rebecca'ya bağlanmıştır. Bu bağlılığın en sevimli gösterimi ise kibrit kutusundan çıkacak olan sümüklü böcek ya da salyangoz, her ne ise. Rebecca annesinin işi nedeniyle Japonya'ya taşındıktan on iki yıl sonra geri döner ve Tommy'yi görmeye gider; Rebecca'nın dedesi bu süre içinde ölmüştür ancak görünen odur ki iki küçük çocuk arasındaki bağ hala yaşamaktadır. Ve.
Rebecca'nın "çişi" yüzünden duran arabadan inmek isteyen Tommy bir trafik kazasından ölür. Ancak Tommy'yi yeniden "yaşatmanın" bir yolu vardır; onu yeniden yaratmak. Hikaye bundan sonra başlıyor. İnsan kopyalama. Ölen sevgiliyi çocuğu olarak dünyaya getirme. Oğlun sevgiliye, sevgilinin oğla dönüşmesi.
Womb bir sahil kasabasında geçiyor ve izlerken her bir kareyi dondurup fotoğrafmışçasına bağrınıza basabilirsiniz. Dialogların fazla olmadığı sahnelerde hiç sıkılmadan, o durgunluğa dalıp gidebilirsiniz. En son "Perfect Sense" 'de izlediğim Eva Green ve geçtiğimiz günlerde "Christopher And His Kind" 'da izlediğim Matt Smith başrollerde. Son olarak, Womb'da Thomas'ın küçüklüğünü canlandıran Tristan Christopher'ın mükemmel bir oyuncu olduğunu belirtmek isterim. Tam bir "British" çocukcuk!

Hiç yorum yok: