27 Şubat 2012 Pazartesi

Occupant (2011)

Danny Hill, pek görüşmediği anneannesinin ölümünün ardından, yaşlı kadının oturmakta olduğu apartmana gider. Amacı, cesedi teşhis etmektir. Anladığımıza göre yaşlı kadının tek akrabası da torunudur. Manhattan’da bir bloğu kaplayan koca bir apartmandadır daire; 1003 numaralı dairede ani kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir Danny’nin anneannesi.
Danny, eve gittiğinde, oldukça geniş bu evden etkilenir ancak eve yerleşmek gibi bir niyeti en başta yoktur. Ancak kendisine hemen her gördüğü insanın söylediği üzere, 10.000 dolar civarı bir kira ederi olan bu daire, eğer Danny de işbirliği yaparsa, 675 dolarlık bir kira ile Danny’nin olabilecektir. Bunun için, avukatın ve kapıcının da sürekli söylediği gibi, 12 gün boyunca evden asla çıkmamalıdır. Zira 12 günün sonunda mahkeme kararını alacağının ve Danny’den bu evi “kimsenin alamayacağının” garantisini vermiştir avukat. Danny işbirliğini kabul eder ve kedisi Ziggy ile beraber daireye taşınır.
Hikaye bundan sonra başlar. Gün gün Danny Hill’in eve sahip olmak için büyük bir sabırla beklediğini ve yalnız 12 gün içinde bir kişinin “ev benim olsa da olur olmasa da olur, ama e olsun bakalım” dan “bu evi hiç kimse benden alamaz” a uzanan dönüşümünü izleriz. Bir kiracı olarak tüm haklarının farkında olan Danny’nin evine duyduğu saplantının oluşumunu izleriz.
Ancak, Occupant’da gerilimi yaratan bu bitmek bilmeyen 12 gün değil, evde olan biten garipliklerdir. Eşyaların yeri değiştirilmekte ve evin içinde sanki “başka birinin varlığı” hissedilmektedir. Henry Miller’ın yönettiği 2011 yapımı Occupant, imdb’de aldığı 4.3’lük rating’den çok daha fazlasını hakediyor bence. Ayrıca inceden bir Rosemary’s Baby de estirdi izlerken, bu da tamamen her “apartman” hikayesinde Rosemary’s Baby anımsaması yaşamamdan kaynaklı, bana özel bir durum olabilir.

Hiç yorum yok: