8 Nisan 2017 Cumartesi

Etienne Balibar "Marx'ın Felsefesi"

Yetiştiği Ecole Normale Superieure ve öğrencisi olduğu Louis Althusser dahilinde, haliyle aldığı etkileşim içinde olduğu çevre ve içinde yaşadığı dönemle beraber düşünüldüğünde Marksizm'in üzerindeki etkisini görmeye şaşırmadığımız düşünür Etienne Balibar'ın Marx'ın felsefesi ya da felsefe olmayan felsefesi üzerine yazdığı bir kitap Marx'ın Felsefesi.

Balibar'a göre Marx'ın teorik düşüncesinin konumlanışı, felsefeyle olan ilişkisine göre değerlendirildiğinde karşımıza şöyle bir sonuç çıkıyor - ki kendisi de kitabın başında bunu açıkça belirtiyor: Marx'ın felsefesi felsefeye bir alternatiftir hatta felsefe olmayandır. Daha da ileri giderek bunu bir anti-felsefe olarak ele alıyor Balibar. Fakat bunun önemi de şöyle vurguluyor, Marx'tan sonra felsefenin asla eskisi gibi olmadığını söylüyor. Elbette felsefe için Marx öncesinde birçok kırılma noktası/dönüşüm/değişim noktası yaşandığını belirtiyor ancak burada Marx'la yaşanan değişimin ağırlığının şiddetini, ayrı biçimde konumlandırıyor. Balibar'a göre Marx'ın felsefede yarattığı bu etki, felsefenin alanında, amaç ve sorunlarında yaşanan bir yer değiştirme şeklinde gerçekleşiyor. Haliyle ayırt edici özelliğin eşissizliği de buradan kaynaklanıyor.

Marx'taki kavramlar ve krizler üzerinden, Marx'ın metinlerinin zamanla yaşadığı dönüşümleri de vurgulayan Balibar, kopuşlar ve değişimleri de okura sunuyor.

Örneğin "kesintisiz devrim" yani sınıflı toplumdan sınıfsız topluma doğrudan geçişi temsil eden kavramdan kopuşta 1848'deki başarısızlığın gelmesinin, Fransız - Alman Savaşı ardından sınıf mücadelesinin başka çıkarlarca işgal edilmeye müsait bir yapıyı da barındırdığı şeklinde bir çıkarımla sonuçlanmasının etkilerinin yaşattığı değişimlere değiniyor.

"İdeolojik bilinç" üzerine Balibar yaptığı tartışmada bunu bir evrensellik imkansızlığı rüyası olarak ele alıyor. Soyut evrensellik olarak konumlandırılan bu ideolojik bilincin de etkin evrensellik karşısında yok olacağını vurgulayarak, ideolojinin gerçek tarihsel bilince dönüştüğü anda dışsal olanın tarihsel bilinç karşısında soyutlanmış bir evrensellik olduğundan sağ kalamayacağını ifade ediyor. 

Balibar, özellikle metinde Marx'taki "özne" kavramının yeniden ele alınışı üzerinde ısrarla duruyor zira Marx'taki öznenin üzerine yüklenen görev açısından teorisindeki yeri de düşünüldüğünde neden üzerinde böyle durduğunu anlamak mümkün. Balibar, Marx'ta öznenin kökten bir değişim yaşadığını belirtiyor. Burada Marx'taki dünya inşasında nesnelliğin bir öznenin eseri olmaktan çıkarılıp toplumsal dünyanın parçası olan bir öznelliğin doğuşu biçimde ele alınışı şeklinde geçtiğini düşünürsek, örneğin Marx'ın Feuerbach'taki öznenin konumundan koparak sonrasında Hegel üzerinden yaptığı tersine çevirme sonucu öznenin yaşadığı dönüşümle beraber Balibar'ın vurguladığı kırılmayı özne üzerinden görebiliriz.

Proletarya ve sınıf kavramlarının Marx'ta çoğu zaman içgüdüsel (!?) biçimde Marx'ı okumadan nasıl ve neden yapıldığını anlamadığım halde geliştirilen tanımlamalarına karşılık, Balibar'ın Marx'ta bu kavramların aslında nasıl ele alındığına dair girdiği ilginç tartışmalar mevcut kitapta. Toplumun bütününün kesinlikle yalıtılmış bir halde bulunmadığını ve aslında özgül bir sınıf kavramını olmadığını belirten Balibar, buna ek olarak tüm sınıfların ortadan kalkışının öncülü bir sınıf olmayan kavramının da bu sınıf kavramına aslında denk düşmediğini belirtiyor mesela. 

Hiç yorum yok: