27 Temmuz 2018 Cuma

Yusuf Akçura "Türk Devriminin Programı"

"Bugün fiilen ve hukuken ancak Türkiye Devleti vardır. Türkiye Devleti'nde hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir; millet, halk, mukadderatını bizzat ve fiilen yönetir. Demek ki Türkiye Devleti kayıtsız şartsız bir halkçılık, bir demokrasidir."
Yusuf Akçura

Günümüz turuncu "izgirlikçi dimikrisi" isteyenler ve "halk nerede" diye soranlar için cevap yukarıda verilmiş. Sene 1923.

Türk Devriminin Programı'nın önsözünde, Doğu Perinçek, Yusuf Akçura'nın devrimci milliyetçi olduğunu, zaten bir milliyetçinin devrimci olmadığı durumda emperyalizme teslim olacağını ve emperyalizmin milliyetçisine dönüşeceğini yazmış.

Şimdi, milliyetçilik ve devrimcilik kavramlarını farklı konumlara aitlermiş gibi değerlendirildiğini sıkça görünce, bu ifadelere en başta yer vermek istedim. Amaç ve araç arasındaki seçim, milliyetçilik ve devrimcilik arasındaki ilişkiyi nasıl ele aldığınıza bağlı olarak aslında asıl yerinizi de belli ediyor. Şu durumda, emperyalizm ve antiemperyalizm konumları için iki farklı ilişki kurulabilecek iki farklı kavram diyebiliriz.

Milliyetçilik ve halkçılık da bu karşı konumlandırmalardan muzdarip mesela, buna da kısaca Akçura'dan bir alıntıyla değineyim; "Türklerin milliyetçilik ve halkçılık yolunda hayli ilerlemiş bulunmaları, yabancı emellerinin gerçekleşmesine engel oldu; ferdi saltanatı dayanağı olan düşman kuvvetleriyle beraber Türk yurdundan def etti". Halkçılık. Milliyetçilik. Devrimcilik. Antiemperyalizm. Şimdi, milliyetçilik ile diğerlerini çatıştırmaya karşı konumlandıran her iki taraf için de hazır zihinler vardır. Buyurun, "Türk yurdundan def etti". Antiemperyalizm, vatan savunması. (Tarihte işler halde görülmüş birçok örneği olan ve hala gözümüzün önünde olan dolu stratejiyi inkar ile, ancak çözümsüzlüğe gideriz mesela. Neyse.)

Akçura da bu konuyu 1919 yılında İstanbul Türk Ocağı'nda yaptığı bir konuşmada işleyerek,Türkçülük kavramının "moda" olduğu bu dönemde, "demokratik Türkçülük" ve "emperyalist Türkçülük" ayrımına giderek, emperyalist olmayan ve emperyalizmin güdümünde olmayan milliyetçiliğin tanımlıyor. Demokratik Türkçülüğün, milliyetçiliğin her millet için bir hak olduğu temelinde şekillendiğini belirterek, bu ayrım sayesinde bir milletin diğeri üzerinde asimilasyon politikası gütmesi ya da o milleti yönetme girişiminde bulunması gibi bir içeriği barındırmayacağını belirtiyor. Öte yandan, emperyalist Türkçülük ise farklı bir çerçeve içinde yer almaktaydı. Milliyetçiliğin dahil olunan milletin saldırgan politikalarla güçlenme gayesini içermekteydi. Bu yüzden, Akçura, emperyalist milliyetçiliğin Türkler için hata olduğunu, halk sevgisi içeren bir toplumda bu milliyetçiliğin bir fayda getirmeyeceğini belirtiyor.

Bir yanda Türk milliyetçiliğinin emperyalist milliyetçilikten uzak durmasını öğütlerken, öte yandan Akçura, diğer milletlerinin emperyalist saldırganlığının kendi memleketi için yarattığı felaketlere de değiniyor. Örneğin, yabancı sermayenin memlekete girmesi ile milli servetin sonunun yaklaşması, bağımsızlık mücadelesi veren bir coğrafyanın sanayi ve ticarette eli kolu bağlı olmasının ve yabancı sermaye ve mallarla talan edilmesinin vahameti, Akçura'nın emperyalist Avrupa sanayisinin saldırganlığının sonuçlarına çektiği dikkatte kendisini gösteriyor. Üreten Anadolu köylüsünün, Avrupa'nın sanayi mallarının memleketin pazarına girmesiyle yerli pazarın eski adetlerini yok ettiği gibi, eski üretim biçimini de değiştirdiğini vurgulayarak, zenginleşen Batı'nın zenginliğini Anadolu'nun toprağından kopardığı köylüsünün gitgide fakirleşmesiyle elde ettiğini belirtiyor. 

Bu noktada, Tanzimat'ın Batı için nasıl bir işlevde olduğunu da sermayenin işgalinin peşinden gelen süreçle değerendiriyor Akçura. Ona göre, Tanzimatla beraber sermayenin peşinden gelen kültürel ve siyasi değişim adımlarına dikkat çekiyor. Ancak, burada, Tanzimattaki başarısızlıkta, Avrupa'nın Doğu'yu köleleştirmesinin mümkün olamaz hale geldiğini de ekliyor.

Bu batıcılarımız ağlar şimdi ama değineyim kısaca, liberalizm diye kendisini yerden yere atıp, aslında demokratik taleplerini de neoliberal çukurlar içinde harmanladıkları yeni simli zehirlere sarıp çıkaranların "çağdaş", "medeni" tanımları ya da "devlet" tanımları ya da devlet kavramına bakışları, Akçura'nın çağdaş devlet ve liberalizm değerlendirmesinde biraz batıcı ağlatan cinsten. Akçura, çağdaş devletlerde liberalizmin gerici bir nitelikte olduğunu, bu yüzden örneğin ülkemizin batıcılık hayranlarının yere göğe sığdıramadığı medeniyet ölçü birimleri olan Avrupa ülkelerinin bir çoğunun, özellikle sosyal demokratlarının, demokratlarının liberalizme olan mesafelerine değinmiş. Yani, şu an liberalizm, yeşiller ve sol sorosçular ya da Helsinki Yurttaşlar Derneğinden bilmem hangi bireyin yeni neoliberal politikayı süsleyen postmodern "düşünür" arkadaşının değerli fikirleriyle pazarlanıyor bilemiyorum ancak, liberalizmi Akçura halk çıkarlarına karşı oluşuyla değerlendiriyor. Mesela, sol adına yeşiller ve sol sorosçuluk oynarken 2018'de neoliberalizm güzellemekten hiç mi hiç utanmayıp üzerine solculuk, devrimcilik dersleri verirken, çağdaş devlet ya da devletin idealize biçimi olarak işaret ettikleri zeminde liberalizm halısı sermiş olanların halk kelimesini boşuna ağzına almasına gerek yok diyebiliriz.

Türk Devriminin Programı, milliyetçilik ve halkçılığın Kemalist devrim için rolünü tekrar anlatırken, öte yandan güncelde bu kavramların nasıl çarpıtıldığını ve neyi korumak gerektiğini de hatırlatıyor. İktisadi işgalin önünü açtığı çıkmazın tarihin tekrarlanması gibi bir ihtimalde dahi, bu sefer yeni dinamiklerle seyreden bir dünyada olsak da, bahsi geçen iki kavramının bir savunma hattı için neden tarihten bağımsız olarak hala hayati değerde olduğunu hatırlatacaktır bu yüzden.

* * * 

Bu sözleri de eklemek istedim, Akçura'dan:

"Gazi Reis'imizin, efendimizin ve velinimetimiz köylü önünde hürmetkar vaziyeti takınmak tavsiyesi, Batı Türkleri tarihinde en yüksek bir mevkiden, Millet Meclisi kürsüsünden ilk defa söylenen bir sözdü ve halkçılığın en açık bir ifadesiydi."

Kemalist Devrimi savunmaktan biz nasıl vazgeçelim? 

Hiç yorum yok: