21 Mart 2021 Pazar

Arnaldur Indridason "Strange Shores"

2021'de Kareler ve Sayfalar Soğuk Diyar Polisiyesi (özel) Turu, Arnaldur Indridason özel turuna dönüştü şu ana dek. İstikrarlı bir durum. Bundan bir yıl önce de sanırım Ragnar Jonasson özel turuydu. Benden başka kimsenin umursamadığı bu tur için azimle yola devam ediyorum; o yolda Strange Shores'dayız şimdi de. Arnaldur Indridason'un Erlendur serisinin on birinci kitabı. Bundan sonra yazılmış bir Erlendur kitabı daha yok bildiğim kadarıyla, yazar ne yapacak ne edecek onu da bilmiyorum. O yüzden son roman olduğunu kabul ederek yazmaya devam edeyim.

Strange Shores'un zamanlamasını spoiler olmasın diye özellikle belirtmeyeceğim ama spoiler olur mu olmaz mı bunu belirtmek ondan da tam emin olamadım. Bu roman, başka romanlarla da çakışıyor çünkü. Okuyunca anlarsınız. Okursanız tabi, bu satırları da okuyan varsa. 

Erlendur serisinin tamamı, geçmişteki bir kaybıyla ilerliyor. Dedektif Erlendur'un hangi kitabından bahsetsem bunun için de bir paragraf olmuştur muhakkak. Küçük yaştayken, babası ve kardeşi ile birlikteyken tipide kardeşini kaybetmesi, hayatının tamamını etkileyen tek olay sanırım. Evliliğinin bitişinden çocuklarıyla olan ilişkisinin sınırlılığına, çalışma hayatında araştırdığı vakalara dek gördüğümüz şey, Erlendur'un yanı başında duran şey işte bu kaybın yarattığı his, durum. Araştırdığı vakaların yanında bir cold case'in de her zaman hikayelerde bize eşlik etmesi, bu vakaların peşine düşmedeki hırsının geride kalanlarla kurduğu empatinin şiddeti her romanda vardı. Erlendur'u takip eden, bulunamayan kardeşin yarattığı boşluk, polisiye bir romandaki katil kim sorusu kadar okurun da yakından takip ettiği bir şey oldu hep. 

Serideki roman, Strange Shores'da da, nihayet Erlendur olayın gerçekleştiği yerde, ailesinin yaşadıkları acı olaydan sonra terk ettiği, artık harabeye dönüşmüş olan o evde. Peşinde olduğu yeni bir vaka olmamakla birlikte, Erlendur yeniden bir bilinmezin peşine düşüyor. Yıllar önce, Erlendur'un çocukluğuna denk gelen dönemde, fiyortlarda kaybolan genç bir kadının hikayesinin peşine düşüyor. Öte yandan, İzlanda'nın ve Erlendur romanlarına sinen kendine has yaşam tarzı ve onu yaratan doğanın da peşine düşüyor. Bunun nedeni ise, kardeşine ne olduğunu hala bilmek istemesi. Evinden çıkıp ailesine gitmek isteyen genç kadının ortadan yok olmasına bir cevap bulmak için o günlerde hayatta olanlarla, ailenin yakınlarıyla, konuya en ufak teması olanlarla konuşarak geçmişin gölgesine ışık tutmak istiyor. Erlendur, kardeşiyle ilgili ulaşamadığı gerçekler gibi, başkalarının da aynı gerçeklerin yokluğu ile "geride kalmasına" aslında dayanamıyor; geride kalanlar için çırpınması, artık unutulmaya yüz tutmuş bir kaybolma hikayesinin peşine düşmesi de her zamanki gibi aynı nedenden.

Odalarının çökmeye başladığı o eski harap evde yatıp, soğuğa rağmen geceler boyunca düşünürken Erlendur adım adım ilerlemeye başlıyor. Hem kayıp kadın Matthildur'a yaklaşıyor, hem de kendi geçmişine...Ve kardeşinin ardında bıraktığı bilinmeze dair ufacık da olsa cevaplara.

Serideki en yavaş ilerleyen roman gibi geldi başlarda, bir de yeni bir vakayla ilerlemiyor oluşunu da hesaba kattığımda diğerlerinden tek farkı da bu olmadı. Zaten okursanız, romanın serideki konumun da benzersiz olduğunu görürsünüz. Sonunda her şeyin başladığı yerdeki bir Erlendur, hayatında ilk kez nefes almak ister gibi aslında. 

Hiç yorum yok: